SEARCH
You are in browse mode. You must login to use MEMORY

   Log in to start

Ms Adıgüzel Vocabulary


🇬🇧  »  🇹🇷
Learn Turkish From English
Created:


Public


0 / 5  (0 ratings)



» To start learning, click login

1 / 25

🇬🇧


He listened but didn’t hear anything else.
🇹🇷


Dinledi ama başka bir şey duymadı.

Practice Known Questions

Stay up to date with your due questions

Complete 5 questions to enable practice

Exams

Exam: Test your skills

Exam mode unavailable

Learn New Questions

Dynamic Modes

SmartIntelligent mix of all modes

Manual Mode [BETA]

The course owner has not enabled manual mode
Specific modes

Learn with flashcards

Ms Adıgüzel Vocabulary - Leaderboard

0 users have completed this course. Be the first!

No users have played this course yet, be the first


Ms Adıgüzel Vocabulary - Details

Levels:

Questions:

523 questions
🇬🇧🇹🇷
He listened but didn’t hear anything else.
Dinledi ama başka bir şey duymadı.
When he speaks, everybody listens.
Konuştuğunda herkes dinler.
Looking closely you could see drops of water on the window.
Yakından baktığınızda pencerede su damlası görebilirsiniz.
I noticed that the door was open.
Kapının açık olduğunu fark ettim.
Similar trends may be observed in most modern societies.
Çoğu modern toplumda da benzer eğilimler gözlenebilir.
I hardly recognized you with a beard!
Seni sakalla pek tanımadım!
She laughed when she saw the expression on his face.
Yüzündeki ifadeyi görünce güldü.
My car is making strange sounds.
Arabam garip sesler yapıyor (çıkarıyor)
Hugh was spotted by local police and had to leave quickly.
Hugh yerel polis tarafından tespit edildi ve hızlı bir şekilde ayrılmak zorunda kaldı.
It’s rude to stare.
Dik bir şekilde bakmak kabalıktır.
Have you been watching the election campaign?
Seçim kampanyasını izliyor musunuz?
Tom hasn’t lost his Irish accent.
Tom İrlandalı aksanını kaybetmedi.
Have I described the situation accurately?
Durumu doğru bir şekilde tanımladım mı?
She speaks French and Spanish so she is bilingual.
O, Fransızca ve İspanyolca konuşur; bu yüzden iki dillidir.
He speaks English fluently.
Akıcı bir şekilde İngilizce konuşur.
‘To have your feet on the ground’ is an idiom meaning ‘to being sensible’.
"Ayaklarının yere basması" "mantıklı olma anlamına gelen bir deyimdir.
She only speaks French so she is monolingual.
Sadece Fransızca konuşur; bu yüzden tek dillidir.
Several of those interviewed used the phrase ‘being my own boss’.
Görüşülenlerin çoğu "kendi patronum olma" ifadesini kullandı.
He never lost heart, even though his rival was way ahead.
Rakibi çok ileride olmasına rağmen, asla inancını yitirmedi.
I decided to make the break and buy my own place.
Ara vermeye ve kendi yerimi almaya karar verdim.
The committee should make a decision later this week.
Komite bu hafta içinde bir karar vermelidir.
We are ready to put our plan into action.
Planımızı eyleme geçirmeye hazırız.
It’s important to set short-term and long-term goals for your career.
Kariyeriniz için kısa ve uzun vadeli hedefler belirlemek önemlidir.
Athletes must stay motivated in order to reach the top.
Sporcular zirveye ulaşmak için motive kalmalıdır.
They decided to take the next step and get married.
Bir sonraki adımı atmaya ve evlenmeye karar verdiler.
She turned her dream of living in Paris into a reality.
Paris'te yaşama hayalini gerçeğe dönüştürdü.
Daniel is working towards his goal of becoming a chef.
Daniel şef olma hedefine doğru çalışıyor.
You could ask for part-time work.
Yarı zamanlı çalışma isteyebilirsiniz.
We are aware of this problem.
Bu sorunun farkındayız.
Mike is looking for work.
Mike iş arıyor.
Mary is prepared for retirement.
Mary emekliliğe hazır.
He was very proud of himself for winning.
Kazandığı için kendisiyle gurur duyuyordu.
The film wasn’t suitable for a younger person.
Film genç bir insan için uygun değildi.
The story is typical of this newspaper.
Hikaye, bu gazeteye özgüdür.
Sara could work for a café.
Sara bir kafe için çalışabilirdi.
The committee members all agree on the need for more information.
Komite üyelerinin hepsi daha fazla bilgi ihtiyacı konusunda hemfikirdir.
You need the ability to analyse and evaluate information.
Bilgileri analiz etme ve değerlendirme yeteneğine ihtiyacınız var.
The major cause of these accidents is drivers going too fast.
Bu kazaların en önemli nedeni, sürücülerin çok hızlı gitmesidir.
Is that the best you can come up with?
Bu ortaya atabileceğinizin en iyisi mi?
The government must now deal with the problem of high unemployment.
Hükümet şimdi yüksek işsizlik sorunu ile ilgilenmelidir.
We can help you solve your financial problems.
Finansal sorunlarınızı çözmenize yardımcı olabiliriz.
The report suggested various ways in which the service could be improved.
Rapor, hizmetin geliştirilebileceği çeşitli yollar önerdi.
Keith was late because they had cancelled a train.
Keith geç kaldı çünkü bir tren iptal etmişlerdi.
Kate was impressed by the good service at the restaurant.
Kate, restoranda iyi hizmetten etkilendi.
Sorry I’m late – I was stuck in heavy traffic.
Üzgünüm geç kaldım - yoğun trafikte sıkıştım.
This train is overcrowded – I can’t find a seat.
Bu tren aşırı kalabalık - koltuk bulamıyorum.
There are road works here because they are changing the road.
Burada yol çalışmaları var çünkü yolu değiştiriyorlar.
I hate travelling in rush hour because everything is so slow.
Herşey çok yavaş olduğu için trafiğn yoğun saatinde seyahat etmekten nefret ediyorum.
There is a severe delay on the motorway due to an accident.
Bir kaza nedeniyle otoyolda ciddi bir gecikme var.
There is a slight delay to the flight.
Uçuşta hafif bir gecikme var.
We were stuck in a traffic jam.
Trafik karmaşasında sıkıştık.
You have to take the underground line to get there.
Oraya ulaşmak için metroya binmelisin.
There was a breakdown in communication.
İleitişimde bir bozukluk (kopukluk) oldu.
I fail to see a connection between the two cases.
İki vaka arasında bir bağlantı göremiyorum.
The committee should make its decision later this week.
Komite kararının bu hafta içinde vermelidir.
The team set off without any expectation of success.
Takım herhangi bir başarı beklentisi olmadan yola çıktı.
You should have seen the expression on his face!
Yüzündeki ifadeyi görmeliydin!
She was the inspiration for his new book.
Yeni kitabının ilham kaynağıydı.
My mother’s initial reaction was quite unexpected.
Annemin ilk tepkisi oldukça beklenmedikti.
If the situation had been different, their plan might have succeeded.
Durum farklı olsaydı, planları başarılı olabilirdi.
He is very angry about the way he’s been treated.
Tedavi edilme şekline çok kızıyor.
This meal tastes awful.
Bu yemeğin tadı berbat!
That bag is too big to take on the plane.
Bu çanta uçağa almak için çok büyük.
She is a brilliant scientist.
O parlak bir bilim adamı.
I felt dirty, hungry and cold.
Kirli, aç ve soğuk hissettim.
We couldn’t finish the enormous birthday cake.
Çok büyük doğoum günü pastasını bitiremedik.
It’s quite an old bike, but in excellent condition.
Oldukça eski bir bisiklet, ama mükemmel durumda.
It’s a fantastic view from up here.
Buradan harika bir manzara.
The kitchen was filthy after he had cooked.
Yemek pişirdikten sonra mutfak pis idi.
Roberts’ comments provoked a furious public response.
Robeert'in yorumları öfkeli halk cevabını kışkırttı.
We saw a really good film last night.
Dün gece gerçekten iyi bir film gördük.
For some reason, she finds his jokes hilarious.
Bazı nedenlerden onun şakalarını komik bulur.
She arrived at the airport carrying two huge suitcases.
İki büyük valiz taşıyarak havaalanına ulaştı.
We were faced with an impossible task.
İmkansız bir görevle yüz yüze bırakıldık.
There are massive columns at Luxor.
Luxor'da büyük sütunlar var.
These shoes are too small for me.
Bu ayakkabılar benim için çok küçük.
The Hotel Gardesana offers superb views of the lake.
Otel Gardesana, gölün mükemmel manzaralarını sunmaktadır.
The test came as a terrible shock to the class.
Test, sınıfa korkunç bir şok olarak geldi.
The floor was covered in tiny bits of paper.
Zemin küçük kağıt parçalarıyla kaplıydı.
There was a wonderful view from the window.
Pencereden harika bir manzara vardı.
I hope you keep your resolution to stop smoking.
Umarım sigarayı bırakma kararını tutarsın.
I broke a resolution not to eat meat when I went to the restaurant yesterday.
Dün restorana gittiğimde, et yememe kararımı çiğnedim.
She wants to cut down on the amount of chocolate she eats.
Yediği çikolata miktarını kısmak istiyor.
Are you going to make a resolution this year?
Bu yıl bir karar verecekmisiniz?
You should quit biting your nails.
Tırnaklarının ısırmayı bırakmalısın.
I aim to reach the target by March.
Mart ayına kadar hedefe ulaşmayı hedefliyorum.
I totally disagree with every word that you say.
Söylediğini hiçbir kelimeye kesinlikle katılmıyorum.
Many public libraries in the city are disappearing.
Şehirdeki birçok halk kütüphanesi yok oluyor (kayboluyor).
Philip thoroughly disliked her.
Philip tam anlamı ile onu sevmedi.
I misplaced my umbrella and now I’m really wet!
Şemsiyemi yanlış yere koydum (kaybettim) ve şimdi ıslandım.
I think he has misunderstood the problem.
Bence problemi yanlış anladı.
This city is overpopulated.
Bu şehir aşırı nüfuslu.
I think people in that company are always overworked.
Bence o şirketteki insanlar fazla çalıştırıldı.
They had to rebuild the theatre after the fire.
Yandgından sonra tiyatroyu yeniden inşa etmek zorunda kaldılar.
Competitive pressures are forcing managers to rethink their strategies.
Rekabetçi baskılar yöneticileri stratejilerini yeniden düşünmeye zorluyor.
He works very hard but is underpaid.
Çok çalışıyor ama düşük maaşlı.
The role requires you to be able to work well under pressure.
Rol, baskı altında iyi çalışabilmenizi gerektirir.
You need to be good at team work in this job.
Bu işte takım çalışmalarında iyi olmalısınız.
Hannah is very reliable.
Hannah çok güvenilir.
Children have better creative thinking skills than some adults.
Çocuklar bazı yetişkinlerden daha iyi yaratıcı düşünme becerilerine sahiptir.