Hatice's Vocabulary
🇹🇷 » 🇬🇧
Learn English From Turkish
Learn English From Turkish
Practice Known Questions
Stay up to date with your due questions
Complete 5 questions to enable practice
Exams
Exam: Test your skills
Test your skills in exam mode
Learn New Questions
Manual Mode [BETA]
The course owner has not enabled manual mode
Hatice's Vocabulary - Leaderboard
Hatice's Vocabulary - Details
Levels:
Questions:
472 questions
🇹🇷 | 🇬🇧 |
Özel ayarlar | Private Settings |
Uygulamaya dönük öneriler | Practical suggestions |
Bir araştırma yürütmek | To conduct a research |
Son zamanlardaki kanıt(lar) | Recent evidence |
Sırları açığa çıkarmak | To reveal secrets |
Bir renk seçmek | To choose a color |
Akşam yemeği yemeye karar vermek | To decide to eat dinner |
Trafik kurallarına uymak | To obey traffic rules |
Takım elbise | Suit |
Dişi bir kedi | A female cat |
Bir fare - fareler | A mouse - mice |
Antik bir ev | An ancient house |
Birçok fare | Many mice |
Birine zarar vermek | To harm somebody |
Bir şey yapmak istemek | To want to do something |
Çalmak | To steal - stole - stolen |
Biraz peynir | Some cheese |
Lezzetli peynir | Delicious cheese |
Vermek | To give - gave - given |
Bu hediye yüzünden | Because of that present |
Hala | Still |
Amca, dayı, enişte | Uncle |
Kırmak | To break - broke - broken |
Bacak | Leg |
Hayatımda bir kez | Once in my life |
Hayatımda iki kez | Twice in my life |
Geçen cuma | Last Friday |
Öğle yemeği | Lunch |
Eve geç gelmek | To come home late |
Bu konu | This subject |
Üniforma giymek | To wear uniforms |
Bir kravat | A tie |
En iyi kravat | The best tie |
Uğur böceği | Ladybug |
Yolcular | Passengers |
Emniyet kemeri takmak | To wear seatbelts |
Her zaman | At all times |
Derse sahip olmak | To have class |
Öğlen | Midday |
On iki | Twelve |
Yirmi | Twenty |
Saat dilimleri | Time zones |
Mağazalar ve ofisler | Shops and offices |
Işte, iş yerinde | At work |
Akşamleyin | In the evening |
Dünya çapında | Around the world |
Uluslararası tarih çizgisi | The International Date Line |
Kuzeyden güneye | From north to south |
Seyahat esasları | Travel essentials |
Yalnız seyahat etmek | To travel alone |
Genellikle | Usually |
Bazen | Sometimes |
Zor bir sınav | A difficult exam |
Bir sürü çanta | A lot of bags |
Şu fotoğrafa bak. | Look at this photo |
Yaklaşık on beş çanta | About fifteen bags |
Yedi çift pantolon | Seven pairs of trousers |
Pantolon | Trousers |
Ayrıca, de da | , too |
Bazen | Sometimes |
Kitapsız, kitapları olmaksızın | Without books |
Bir çift bot | A pair of boots |
Bir çift ayakkabı | A pair of shoes |
Onun haritaları | His maps |
Almak | To take |
Çok küçük bir bavul | A very small suitcase |
Seyahat belgelerim için bir cep | A pocket for my travel documents |
Kıyafetler için | For clothes |
Bu kadar! | That’s it! |
Son ama önemsiz değil | The last but not least |
Pazar | Sunday |
Çarşamba | Wednesday |
Sonrasında | Afterwards |
Sıcak bir yaz günü | A hot summer day |
Isı | Heat |
Nehir | River |
Havalı görünmek | To look cool |
Polis şefi | The head of police |
Kafa | Head |
Yüzmek için para cezası | Fine for swimming |
Peki ya ayakların? | What about your feet? |
Burada ... var | Here is ... |
Başka şeyler | Some other things |
Fransa Cumhurbaşkanı | The French president |
Küçük bir kasabada | In a small town |
Güneydoğu Fransa'da | In southeast France |
Birini beklemek | To wait for someone |
Bariyerlerin arkasında | Behind barriers |
Aniden | Suddenly |
Bir adamı tokatlamak | To slap a man |
Yüzünü çevirdi. | He turned his face away. |
Gibi görünmek | To seem |
Bir maçı kaçırmak | To miss a match |
Elleri | His hands |
Aşırı çok yavaş | Too slow |
Başka bir adamın yanı sıra | As well as another man |
Uzun yıllar boyunca | Over many years |
Yağış miktarı | Rainfall |
Tahmin etmek | To predict |