Zehra Gizem
🇹🇷 » 🇬🇧
Learn English From Turkish
Learn English From Turkish
Practice Known Questions
Stay up to date with your due questions
Complete 5 questions to enable practice
Exams
Exam: Test your skills
Test your skills in exam mode
Learn New Questions
Manual Mode [BETA]
The course owner has not enabled manual mode
Zehra Gizem - Leaderboard
Zehra Gizem - Details
Levels:
Questions:
189 questions
🇹🇷 | 🇬🇧 |
Erkek yeğen-kız yeğen | Nephew-niece |
Sağlık Merkezi | Health Center |
Çok az zamanımız var. | We have little time. |
Soruları cevaplarız. | We answer questions. |
Ali zili çalar. | Ali rings the bell. |
Kuşadası'na hiç gitmedim. (bulunmuşluğum vardır) | I have never been to Kuşadası. |
Klima | Air conditioner |
Evde kalmak istiyorum. | I wanna stay home. |
8Salıncakta sallanmayı severim. | I like to swing in the swing. |
Telefon markam | My phone brand |
Milli Park | The national park |
Yakalamak | Grab |
Battaniye | Blanket |
Parka yöneldiler | They headed to the park |
Gölgeli ağaç | Shady tree |
Megan battaniyeyi altına serdi | Megan spread the blanket out underneath it |
Aniden Megan bir çığlık attı | Suddenly Megan let out a yelp |
Gözlerini kıstı ve uzaktaki bir şeyi işaret etti | She squinted and pointed at something in the distance |
Kaşlarını çatmak | Frown |
Sırıttılar | They grinned |
Onların sonbahar yaprakları | Their fall leaves |
Tırmık | Rake |
Ama her yıl çıkan duman ciğerlerimi gerçekten rahatsız ediyor | But the smoke each year really bothers my lungs |
Saman örtüsü | Mulch |
Bahçemden çıktıkları sürece | As long as they’re out of my yard |
Sürüklenme | Drift |
Taşımak | Carry |
Yüzer | Floats |
Darbeler | Blows |
Giydiğin kıyafetler biraz kirlenir | The clothes you wear get a little dirty |
Günlük ev işi | Chore |
Ayırmak | Separate |
Çamaşır yıkamanın ilk adımı kirli çamaşırlarınızı ayırmaktır. | The first step in doing the laundry is to separate your dirty clothes |
Kuruduktan sonra, onları düzgünce katlayın ve bir kenara koyun | Once they’re dry, fold them neatly and put them away |
Bölmek | Split up |
Saf | Pure |
Daha sert | Tougher |
Hasarlı | Damaged |
Bir mücevher parçasının saf altın olup olmadığını nasıl öğrenebilirsiniz? | How can you find out whether a piece of jewelry is pure gold |
Ölçüm | Measurement |
Altının elektrik iletmesini sağlamak | To make the gold conduct electricity |
Parıldamak | Sparkle |
Karıştırmak | Stir |
Sabunu suya dökerken suyu yavaşça karıştırın | Stir the water slowly as you pour the soap into the water |
Bu, içinden üfleyeceğiniz deliktir | This is the hole that you will blow through |
Kuruş | Penny |
Bardağın üst kenarını sabunlu suya batırın. | Dip the top rim of the cup into the soapy water |
Güzel bir koku havayı doldurur | A nice smell fills the air |
Rüzgar | Wind |
Üflemek | Blow |
Alelade,vasat | Mediocre |
Mükemmel | Superb |
Bir deney yapmak | Doing an experiment |
Deney hayvanları | Experimental animals |
Yüz binlerce insan | Hundreds of thousands people |
Marshall bir nehirde parlak bir şey fark etti | Marshall noticed something shiny in a river |
Vuruş | Strike |
Kırkdokuzlular | Forty-niners |
Han | Inn |
Bu işletme sahiplerinin çoğu zengin oldu | Many of these business-owners grew rich |
Hatta bazıları altın avcılarından bile daha varlıklı hale geldi | Some of them even became wealthier than the gold-hunters |
Altın arayıcısı | Gold digger |
Sonunda, altın arzı tükendi | Eventually, the supply of gold ran out |
Domuzlar çamurda yuvarlanmayı sever | Pigs do like to roll in the mud |
Sıcaklık | Heat |
Böcekler | Bugs |
Ter | Sweat |
Terden gelen su cildimizi serinletir | The water from the sweat cools off our skin |
Bir çamur birikintisi | A puddle of mud |
Keneler ve sivrisinekler gibi böcekler domuzları ısırmayı sever | Bugs such as ticks and mosquitoes love to bite pigs |
Vur onu | Swat it |
Sadece pis olmak için çamurda yatmazlar | They do not lie in mud just to get filthy |
Arka arkaya | In a row |
Sığır eti küpleri | Cubes of beef |
Kaldırmak | Remove |
Yerine geçmek | Substitute |
Kronolojik, olayların meydana geldikleri sırayla tanımlandığı | Chronological, in which events are described in the order they happen |
Medias res'te, bir hikayenin ortada başladığı ve önceki olaylara geri döndüğü | In medias res, in which a story begins in the middle and flashes back to prior events |
Geçmiş olaylara geçişin hikayenin kronolojik sırasını kesintiye uğrattığı bir geri dönüş | A flashback, in which a transition to past events interrupts the chronological order of the story |
Gelecekteki olaylara geçişin hikayenin kronolojik sırasını kesintiye uğrattığı bir ileri sarma | A flash-forward, in which a transition to future events interrupts the chronological order of the story |
Maya | Yeast |
Simit | Pretzel |
Yükselmek | Rise |
Simitler genellikle kıvrımlar ve halkalar halinde şekillendirilir | Pretzels are usually shaped into twists and loops |
Sodalı su | Lye |
Yumuşak | Soft |
Gevrek | Crispy |
Hatırlamak | Recall |
Size bir zamanı hatırlamanın bir yolunu verirler | They give you a way to remember a time |
Kağıt parçasını masanın üzerine düz bir şekilde koyun | Lay the piece of paper flat on a table |
Elinizi oluktan çıkarın | Remove your hand from the trough |
Çukur, oluk | Trough |
Yapışkan | Sticky |
Şimdiye kadar gördüğüm en büyük şey sadece on inç uzunluğundaydı | The biggest one I have ever seen was only about ten inches long |
Kertenkele, | Lizard |
Kertenkeleler | Geckos |
Görünüşe göre tamamen hareketsiz duruyorlar, etraflarındaki dünyaya huzur içinde karışıyorla | It seems they are standing perfectly still, peacefully blending into the world around them |
Çoğu yüzeye yapışabilirleri | They can stick to most surfaces |
Daha önce tavanda yürüyen kertenkeleler bile gördü | I’ve even seen geckos walk on ceilings before |
Verandaları kertenkelelerle kaplıdır] | Their patio is covered in geckos |