Sonunu düşünen kahraman olamaz | Throw caution to the wind |
Parayı veren düdüğü çalar | There's no such thing as a free lunch |
Önümüzdeki maçlara bakalım. | There are other fish in the sea |
Gün gibi ortada | The elephant in the room |
Davulun sesi uzaktan hoş gelir. | The devil is in the details |
Top sende | The ball is in your court |
Kara gün için biriktirmek | Saving for a rainy day |
Yaşa ve gör | Live and learn |
Ağzınızdaki baklayı çıkarın | Let the cat out of the bag |
"Hıh" demiş burnundan düşmüş. | He's a chip off the old block |
Sabreden derviş muradına ermiş. | Good things come to those who wait |
Tüm yumurtalarını aynı sepete koyma | Don't put all your eggs in one basket |
Sana yapılmasını istemediğinin başkasına yapılmasına razı gelme. | Do unto others as you would have them do unto you |
Elma ile armudu karşılaştırmak | Comparing apples to oranges |
İtle yatan bitle kalkar | Birds of a feather flock together |
Özrü kabahatinden de beter | Add insult to injury |
Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz | Actions speak louder than words |
Eldeki serçe damdaki güvercinden yeğdir. | A bird in the hand is worth two in the bush |
Bu kişi veya şey kötü gibi görünebilir ama aslında özünde iyi | You can't judge a book by its cover |
Her şeyi elde edemezsin | You can't have your cake and eat it too |
Deli gibi görünüyor ama aslında akıllı | There's a method to his madness |
Ne var ne yok hepsi | The whole nine yards |
Erken kalkan yol alır | The early bird gets the worm |
Çok güzel bir icat | The best thing since sliced bread |
Çok ciddiye alma | Take it with a grain of salt |
Bir planı ertelemek | Take a rain check |
Baklayı ağzından çıkarmak | Spill the beans |
İstikrar hızdan daha önemlidir | Slow and steady wins the race |
Birinin planlarını bozmak | Rain on someone's parade |
Bir şeyi rafa kaldırmak | Put something on ice |
Şeytanın avukatlığını yapmak | Play devil's advocate |
Çok nadir | Once in a blue moon |
Tehlikeli bir durumda olmak | On thin ice |
Sadece hesaplanmış riskleri al | Look before you leap |
Bir taşla iki kuş vurmak | Kill two birds with one stone |
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor | It's raining cats and dogs |
Kolay | It's a piece of cake |
Kişi kendinden bilir işi | It takes one to know one |
Bu iş henüz bitmedi | It ain't over till the fat lady sings |
Cehalet mutluluktur | Ignorance is bliss |
Taşı gediğine koymak | Hit the nail on the head |
Şu anda konuştuğumuz şeyden daha önemli işleri var | He has bigger fish to fry |
Amaçsızca bir şey yapmak | Go on a wild goose chase |
Birini görmezden gelmek | Give someone the cold shoulder |
Başkalarına davrandığın gibi sana davranılsın (olumsuz) | Get a taste of your own medicine |
Her işte bir hayır vardır | Every cloud has a silver lining |
Bu işte pek iyi değilsin | Don't give up your day job |
Düzeltilemeyecek bir için yakınmanın faydası yok. | Don't cry over spilt milk |
Dereyi görmeden paçaları sıvama. | Don't count your chickens before they hatch |
Bir şeyi öncesinde planlamadan yapmak | Do something at the drop of a hat |
Pahalıya mal olmak | Costs an arm and a leg |
Kıl payı | By the skin of your teeth |
Havayı yumuşatmak | Break the ice |
Halledebileceğinden daha fazlası ile uğraşmak | Bite off more than you can chew |
Hatalı olmak, çözüm için yanlış yere bakmak | Barking up the wrong tree |
Söylemektense göstermek daha iyi | A picture is worth 1000 words |
Olabilecek en kötü durum | A perfect storm |
Biriktireceğin parayı daha sonra harcayabilirsin | A penny saved is a penny earned |
Senin düşüncen nedir | A penny for your thoughts |