Kedilere bakmak daha kolaydır. | Cats are easier to look after. |
17. yüzyıl filozofuydu. | He was a seventeenth-century philosopher. |
Yemek pişiremem, değil mi? | I can't cook. Can I? |
Yardım edebilir miyim lütfen? | May I help you, please? |
Ben kaçtım. Ben çıktım. | I'm off. |
Sevgilim | My darling |
Bugün parkta koşarken düştüm. | I fell today running in the park. |
Ben kalkınceye kadar otobüs kalkmış olacak. | By the time I get up, the bus will have left. |
Annem gelene kadar ödevimi bitirmiş olacağım. | By the time mum arrives, I will have finished my homework. |
iyi anlaşıyoruz | we get along well |
kanguruların kesesi var | kangaroos have a pouch |
Yüksek ateşim vardı. | I had high fever. |
toplamda | in total |
Hala onlarla konuşuyorum. | I still talk to them |
Annem beni konuşmaya zorladığında, konuşurum. | when my mom forces me to talk, I talk. |
doğanın kıymetini bilmek | to appreciate nature |
Ben uyurken kapı zili çaldı. | While I was sleeping, the door bell rang. |
Ben uyuyorken, lütfen konuşma. | While I am sleeping, please don't talk. |
Koşarken düştüm. | While I was running, I fell down. |
Öğretmenime hasta olduğumu söylediğimde bana kızmadı. | When I told my teacher that I was sick, he didn't get angry with me. |
Öğretmenime onu sevdiğimi söylediğimde bana gülümsedi. | When I told my teacher that I like him, he smiled at me. |
Bana gülümsedi. | She smiled at me. |
Müzik dinledim. | I listened to music. |
Televizyon izledim. | I watched TV. |
Babam eve geldiğinde, televizyon izliyordum. | When my father came home, I was watching TV. |
Ben TV izlerken babam eve geldi. | While I was watching TV, my father came home. |
Işıklar söndü. | The lights went off. |
Okuduğumda bitecek. | When I read, it will finish. |
Henüz bir güncelleme yayınlamadılar.-yayınlamamış durumdalar. | They haven't released an update yet. |
Bu arabayı daha önce hiç görmemiştim.---görmemiş durumdamyım | I have never seen this car before. |
Avatar'ı henüz izlemedim. | I haven’t watched Avatar yet. |
Annem geç yatmama izin veriyor. | My mom lets me sleep late. |
kilolu bir arkadaşım var | I have a overweight friend |
Malzemeleri biliyorum | I know the ingredients. |
Kilo alıyoruz | We gain weight. |
Beyin zarar görebilir. | Brain can be harmed. |
Pencereden gölü görebiliyorum. | I can see the lake through the window. |
Kolyeler altından yapılmıştır. | Necklaces are made of gold. |
Bir otobüsle kaleye gittiler. | They went to the castle in a bus. |
Kalenin farklı kısımlarına baktı. | The looked at the different parts of the castle. |
Bir yarış yaptık. | We had a race. |
Paul bir atla otobüse geri döndü. | Paul went back to the bus on a horse. |
Tarih çekicidir. | History is attractive. |
Eklemeye devam edeceksin | You will continue adding on |
Çimleri biçiyorum. | I am mowing the lawn. |
Bazı insanlar havaalanından ayrılıyor. | Some people are departing from the airport |
Babam işe gidiyor. | My dad goes to work |
Karnım ağrıyordu. | I had a stomach ache |
Önce derse sen katıl. | You attend the lesson first |
Herkesin bir sırası var | Everyone has one desk. |
Bilgisayarımı çoğunlukla oyun oynamak için kullanıyorum. | I use my computer mostly for playing games. |
İzlediğim kişi Valorant oyuncusuydu | The person I was watching was a valorant gamer |
robotlar insanların yerini alacak | robots will replace humans |
Tüm yollar boş olacak | all roads will be empty |
sevgileri gerçek değil | their love is not real |
kendi kendine giden arabalar | the cars that go on their own |
Kendi kendine giden arabalara güvenebilirim. | I can trust self-driving cars |
Sanki bir oyunun içindesin | Like you are in a game |
Rollercoaster'da bağırırım | I yell on the rollercoaster |
kağıt havlu makinesi | paper towel dispenser |
şövale | easel |
Müşterilerle her gün ilgilenirim. | I deal with customers every day. |
Bir görüşme ayarlayabilir miyiz? | Can we arrange a meeting? |
Trendeki gecikmeye rağmen,... | Despite the delay with the train, ... |
Babam beni uyarmasına rağmen, ... | Although my father warned me, ... |
bir ortak girişim | a joint venture |
Öncelikle, | first of all, |
Toplantı için bir tarih karar verdik. | We have decided on a date for the meeting. |
Bugün bir operasyon başlatacağım. | I're going to launch an operation today. |
yeni bilgisayarın artıları ve eksileri | pros and cons of the new computer |
bu tür bir hizmet için | for this kind of service |
Uçak on sekizinci kapıdan kalkıyor. | The plane leaves from gate eighteen. |
2 haftada bir | once every 2 weeks |
fark etmez | doesn't matter |
Öğle yemeğinde mandalina yedim. | I had tangerine for lunch. |
Hava durumuna bağlı. | It depends on the weather. |
din | religion |
Suşinin tadını bilmiyorum. | I don't know sushi's taste |
Cebimde para var. | I have money in my pockets |
Suşinin tadını bilmiyorum. | I don't know the taste of sushi. |
Üç yıldır GTA 5 oynuyorum | I have been playing GTA 5 for three years |
taşındılar | they moved |
taşındıklarında | when they moved |
Kocaeli'nin havası nemli | Kocaeli has humid weather. |
dışlanma | social exclusion |
göç etmek istiyorlar | they want to immigrate. |
sanat | art |
Sanat dağınıktır | Art is messy. |
Aniden beyaz bir ekran çıktı. | Suddenly, a white screen came up |
görenek | custom |
üflemek | to blow - blew - blown |
odanın etrafında sallandı. | it rattled around the room. |
geceye doğru - gecenin içine doğru | into the night |
Sadık şövalyesiyle kısa bir konuşma yaptı. | He had a quick word with his loyal Knight. |
Şövalye atına bindi | The Knight mounted his horse |
Dörtnala koştu. | He galloped off. |
Sıcak Takip | in hot pursuit |
Eve gelene kadar,... | Until they came home, ... |
çok kötü görgü - görgüsüz | very bad manners |