Konya'ya saat 5'te vardık. | We arrived in Konya at 5 PM. |
Bu otobüs 2 saat sonra İstanbul'a hareket edecek. | This bus is going to depart to İstanbul 2 hours later. |
Geçen hafta yeni bir elbise aldım. | I bought a new dress last week. |
Ben pastayı tercih ederim, annem de öyle. | I prefer cake, and so does my mum. |
Kedileri köpeklere tercih ederim. | I prefer cats to dogs. |
Kahve içmek için çok sıcaktı. | The coffee was too hot to drink. |
Çay içmek için yeterince sıcak. | Tea is hot enough to drink. |
Eylül bir ada alacak kadar zengindir. - almak için yeterince zengin. | Eylül is rich enough to buy an island. |
Kola içmek için yeterince soğuk. | Coke is cold enough to drink. |
Kola içmek için fazlasıyla soğuktu. | Coke was too cold to drink. |
açık ten rengine sahip | He has light skin tone |
bordo saç rengi var | she has burgundy hair color |
Arkadaşlarım (belki) üzülebilir. | My friends might get upset. |
Müdürünün gülümsediğini gördün mü hiç? - görmüşlüğün var mıdır? | Have you ever seen your principal smiling? |
Müdürümü hiç gülümserken görmedim. - görmüşlüğüm asla yoktur | I have never seen my principal smiling. |
konuştuğumu sandı | he thought I was talking |
Bakış açına bayıldım. | I loved your point of view (POV) |
Ünlü olmanın faydaları insanların seni tanıması ve her şeyi satın alabilmenizdir. | the benefits of being famous are people know you and you can buy anything. |
Ben hiç televizyona çıkmadım.---hiç çıkmışlığım yoktur | I have never been on TV. |
Buz pateni ile ilgili. | It is about ice-skating. |
izlediğim son şey | the last thing I watched |
Birçok kez pişman oldum.-olmuşluğum vardır. | I have regretted many times. |
Sana inanmıyorum. | I don'y believe in you. |
Maç boyunca oynadığını söylemiştin. | You said you played all through the match. |
Koçum yaklaşık 27 yaşında. | My coach is around 27 years old. |
Paraya gerek yok. | Money is not necessary. |
Belki de sağlıklı değilsindir. | Maybe, you are not healthy. |
Paraya sahip olmanın ne anlamı var? | What's the point of having money? |
deprem doğal afettir | earthquake is a natural disaster |
çoğu insan ölüyor | most people are dying |
bu olduğunda | when this happens |
kişiyi tanımıyor olmamıza rağmen | even though we don't know the person we should help |
birinin yerinde olmak | to be in someone's shoes |
Sanat istediğini yapmaktır | Art is doing whatever you want |
Belki, bir anlamı vardır | Maybe it means something. |
Hediye olarak altın aldım | I bought a gold as a gift. |
Sanatçılar içini kağıda döker | Artists put their heart on paper |
Bu böcek bir top olabilir | This bug can be a ball. |
Emin değilsin. | You're not sure. |
Soruda bir yanlışlık var mı? | Is there a mistake in the question? |
Yemek pişirmedik. | We didn't cook a meal. |
Hızlı koşmadım. | I didn't run fast. |
Neden bu kitabı okumayı bıraktın? | Why did you stop reading this book? |
problem çözme | problem solving |
Benim avantajım, ezberlemiş olmam. | My advantage is that I memorized it. |
pratik yaptın mı? | did you practice? |
Bu benim görüşüm | this is my opinion |
ilk skeç bu olmalı | the first sketch should be this |
Hobim voleybol | My hobby is volleyball |
Benim fobim karanlıktır. | My phobia is darkness. |
Hobim resim çizmek. | My hobby is drawing. |
kuaföre gitmeyi severim | I like to go to the hairdresser |
Kuvvet antrenmanı yaptım. | I had strength training. |
Rico'yu her gün yürüyüşe çıkarırım. | I take Rico out for a walk every day. |
Haftada bir veya iki kez Rico'yu yürüyüşe çıkarırım. | I take Rico out for a walk once or twice a week. |
Artık Konya'da yaşayacaklar | They will live in Konya from now on. |
babasını bekliyorlar | they are waiting for her father. |
Birçok yere gitmeyi planlıyoruz. | We are planning to go to many places |
beyaz kıyafetleri tercih ederim | I prefer white clothes |
Ben özelim çünkü ben bir insanım. | I am special because I am a person. |
Çizgilerle çiziyorum. | I draw with lines |
Çok detaylı çiziyorum. | I draw very detailed. |
Rico'nun tüyleri uzun. | Rico's fur(hair) is long. |
Özetleyebilir misin | Can you summarize |
anlayabildiğim kadarıyla ... | as far as I can understand ... |
İnsan yemekleri köpekler için zararlıdır. | Human food is harmful for dogs. |
Köpekler insan yemeği yerse, hasta olurlar. | If dogs eat human food, they will be ill. |
İnsan yemeklerine alışırlarsa her zaman insan yemeği yemek isterler. | If they get accustomed to human food they always want to eat human food. |
Apple bir bilgisayar markasıdır. | Apple is a computer brand. |
Yüksek lisansımı bitirdikten sonra, .... | After I finish my masters, .... |
Doktoramı bitirdikten sonra,.... | After I finish my PHD, .... |
Okulumu bitirdikten sonra,.... | After I finish my school, .... |
nihai hedefim ... | my ultimate goal ... |
Öğleden sonra 12'de öğle yemeği yiyeceğim. | I have lunch at 12 in the afternoon. |
Eve yeni geldim. | I just came home. |
Seni acele ettirdiğim için özür dilerim. | Sorry for making you rush. |
Babam bana araba kullanmayı öğretti | My grandfather taught(teach) me how to drive. |
O kadar da yakın değil. | It's not that close. |
Dersleri derslerde öğrenen bir öğrenci başarılıdır. | A student who learns the lessons in lessons is successful. |
Derslere çalışan bir öğrenci başarılıdır. | A student who studies for the lessons is successful. |
Birçok kitap okuyan bir öğrenci başarılıdır. | A student who reads many books is successful. |
çok saçma bir fotoğraf | It is a very silly photo |
Ömür boyu en iyi arkadaşın bu kapının hemen arkasında. | Your lifelong best friend IS RIGHT behind this door. |
Sadece korkuttun onu. | You just scared him. |
Gitme zamanı! | Time to go! |
Yeme zamanı! | Time to eat! |
Uyumak zamanı! | Time to sleep! |
Uyumam gerek. | I need to sleep. |
Kelime setimi çalışmam gerekiyor. | I need to study my vocabulary set. |
Dikkatli olmalısın. | You need to be careful. |
Sana söyleyecek çok şeyim var. | I have too much to say to you. |
Eylül kurtarılır. | Eylül is rescued. |
Eylül kurtarıldı. | Eylül was rescued. |
Eylüller kurtarılır. | Eylüls are rescured. |
Eylüller kurtarıldı. | Eylüls were rescued. |
Eylül'ü kurtardı. | Eylül rescued. |
Eylül kurtarır. | Eylül rescues. |
Bileğimi bükemiyorum. | I can't bend my ankle. |
yarım saat sonra 3 veya 4 kişi gitti | half hour later 3 or 4 people left |
kahvaltı gerekli değil | breakfast is not necessary |