Marcus yürüyor gibi koşuyordu. | Markus was running like walking. |
Markus'u aldığımızda çok uzun kürkü yoktu. | When we bought Markus, he didn't have very long fur. |
Daha bir yaşında bile değildi. | He wasn't even one year old. |
Eskiden bir balığım vardı. | I used to have a fish in the past. |
Balıklarımız zıplayıp parmağımızı ısırırdı. | Our fish used to jump and bite on our finger. |
Leo daha da kötüydü. | Leo was even worse. |
Leo beni ısırdı. | Leo bit me. |
Leo parmağımı kanattı. | Leo made my finger bleed. |
Leo annemin parmağını iki kez kanattı. | Leo made my mum's finger bleed two times. |
Markus parmağımı kanatmadı. | Markus didn't make my finger bleed. |
Markus çok ağlardı. | Markus used to cry a lot. |
Markus kafesinden kaçardı. | Markus used to escape from his cage. |
Leo nankördü. | Leo was ungrateful. |
Köpekler nankör değildir, sadıktırlar. | Dogs are not ungrateful, they are loyal. |
Kendi başına işeyebilir misin? | Can you pee on your own? |
Küçük oğlum tek başına işeyemez. | My little son can't pee on his own. |
Daha karmaşık oyunlar yaratmak isterdim. | I would like to create more complex games. |
Gerçek bir Godzilla'm olsun isterdim. | I would like to have a real Godzilla. |
Dermatolog olmak istiyorum | I want to be a dermatologist |
O 24 kilo ağırlığında | He weighs 24 kilograms |
Mavi kot pantolon Zombiler tarafından icat edildi. | Blue jeans were invented by Zombies. |
Zombiler mavi kotları icat etti. | Zombies invented blue jeans. |
Tabletim bir Zombi tarafından kırıldı. | My tablet was broken by a Zombie. |
Bir zombi tabletimi kırdı. | A zombie broke my tablet. |
Her yıl yeni yıl kutlanır. | New year is celebrated every year. |
Nefesimi uzun süre tutabilirim. | I can hold my breath for a long time. |
Aldığım en iyi hediye sevgi. | The best gift I received was love |
Kolayca sinirlenmiyor. | He doesn't get angry easily. |
boğa burcu | taurus |
aslan burcu | Leo |
yay burcu | sagittarius |
çevreyi seviyorum | I like the environment |
Kalp krizi yüzünden | Because of a heart attack. |
gıdıklamak | tickle |
fırın | oven |
Ocak | stove |
Türkiye'nin başkenti | The capital city of Turkey |
Bir şekilde birleştiler | somehow they united |
Kaymak yedim | I ate cream |
Ben roman okumam. | I don't read novels. |
Rahat battaniyelere bayılırım. | I love cozy blankets. |
kazara | by accident |
Kazara bayıldım. | I fainted by accident |
Benim her gün farklı | my everyday is different |
Benim ana dilim Türkçedir | my native language is turkish |
iyi geçinmek | to get along well |
Notch, Minecraft'ı 3 milyar dolara sattı. | Notch sold Minecraft for 3 billion USD. |
Kabarcıklar oluşabilir. | Bubbles may form. |
sebep ve amaç | reason and purpose |
zıtlık | contrast |
sırasıyla | respectively |
Ne zaman boş vaktim olsa havuza giderim. | I go to the pool whenever I have free time. |
Suyu sevmememe rağmen havuza giderim. | I go to the pool although I don't like water. |
Havuza giderim, böylelikle yüzebilirim. - yapayım diye. | I go to the pool so that I can swim. |
Yüzmek istediğim için havuza gidiyorum. | I go to the pool since I want to swim. |
2013'ten beri yüzüyorum. | I have been swimming since 2013. |
çile | ordeal |
Kardeş olmalarına rağmen birbirlerine benzemiyorlar. | Even though they are brothers, they don't look alike. |
Kaslı olmak istiyorum. | I want to be muscular. |
dilek | wish |
yamyam | cannibal |
alın | forehead |
iyi anlaşmak | get along well |
Arkadaşlarımla iyi geçiniyorum. | I am getting along well with my friends |