Japonya'da bunu nasıl söyleyebilirim bilmiyorum. | I don't know how I can say this in japan. |
Taksim'e nasıl gidebilirim? | How can I get to Taksim? |
Taksim'e nasıl gideceğimi bilmiyorum. | I don't know how I can go to Taksim. |
Doğum günüm 6 Mart'ta. | My birthday is ON the 6th of March. |
Müzik indirmek için bir uygulamadır. | It is an application to download music. |
Üç seçeneğiniz var. | You have three options. |
Ahlak bilgisi | Morals |
İstanbul'a geri dönecek. | She's going to return back to İstanbul. |
Isıtabiliriz. | We can heat it up |
onu yönetmem gerek | I have to manage it |
gelişen teknoloji | Improving technology |
konuşmanın başında | at the beginning of the conversation |
“Hey Google” seçeneğini etkinleştirmedim. | I didn't enable "Hey Google" option. |
Tansiyonunu kontrol ettiriyor | She is getting her blood pressure checked. |
asgari ücretle süper araba satın alabilirsiniz | with a minimum wage you can buy a super car |
istisnalar | exceptions |
tuval üzerine resim yapıyor | he is painting on canvas |
Sınıfımızda lavabo yok | We don't have a sink in our classroom. |
basketbol sahası | we have a basketball court. |
düğün törenini ertelemek | to put off the wedding ceremony |
maçı ertelemek | to postpone the match |
Bildiğin gibi, ... | As you know |
önceden, peşinen | in advance |
Sana yardım edeyim mi? | Shall I help you? |
Henüz bilmiyorum. | I don't know yet. |
1999'dan beri | since 1999 |
Onu gördüğümden beri | since I saw her |
Bunu zaten biliyorum. | I already know this. |
Zaten İngilizce konuşabiliyorum. | I can already speak English. |
Bir saat bilgisayar başındaydım. | I was on my computer for an hour. |
Microsoft iflas edebilir. | Microsoft might go bankrupt. |
Binaya girmek zorundayız. | We have to enter the building. |
İskoçya'dan kaçmak zorunda kaldı. | She had to run away from Scotland. |
şimdiye kadar | so far |
battaniye | blanket |
roman | novel |
Onun ölmesinden korkuyorum. | I am afraid of him dying. |
Kaybınız için üzgünüm. | I am sorry for your loss. |