muhtemel müşteriler | probable customers |
tam randevu tarihi ve saati | exact appointment date and time |
Onları aradığımda Faslı müşteriler telefonlarıma cevap vermedi. | When I called them, the Moroccan customers didn't answer to my phones. |
Şimdiden birkaç inşaat şirketi buldum. | I've already found a couple of construction companies. |
Kuveyt'ten ben sorumluyum. | I'm responsible for Kuwait. |
Kapalıçarşı'ya gittiler. | They went to the Grand Bazaar. |
Bir şey almak istediğinde fiyatı umursamadı. | When she wanted to buy something she didn't care about the price. |
Yurt dışı için yayınlandı, ardından Türkiye'de yayınlandı. | It was published for abroad then it was published in Turkey. |
yeğenimi almak için okula gittim | I went to school to pick up my niece. |
Ne yapacağım dedim. | I said what am I going to do |
yabancıları severim | I like foreigners. |
Yabancılara güvenmeyin | Don't trust strangers. |
Haftada 5 gün | 5 days a week |
elma sirkesi | I like to prepare apple vinegar. |
Yeni tarifler denemeyi seviyorum | I like trying new recipes. |
bazıları sınıf olmak için uygun değildi | some were not appropriate to be a classroom |
bina okul olmak için yapılmadı | building wasn't made to be a school |
sınav puanlarınıza bağlıdır | depends on your exam scores |
Neden evi temizlemedin? | Why didn't you clean the house? |
Neden zamanında gelmedin? | Why didn't you come on time? |
Hangi ülkelerle iş yapıyorsunuz? | With which countries do you make business with? |
Sizi şirket sahibimle tanıştıracağım. | I will introduce you to my company owner. |
iş kazası | occupational accident |
yanmaz madde | fireproof material |
Normal çalışmak zorunda değilim. | I don’t have to work normally. |
Ödev yapmak zorunda değilim. | I don’t have to do homework. |
Yeğenime bakmak zorunda değilim. | I don’t have to look after my niece. |
Eve yürüyerek döndük. | We came back home on foot. |
Egzersiz yapacak bir alanım yok. | I don't have an area to do exercise. |
Okuyacak çok kitabım var. | I have a lot of books to read. |
Yapacak çok işim var. | I have a lot of work to do. |
Yiyecek bir sandviçim var. | I have a sandwich to eat. |
Çok geç uyumamalıydım. | I shouldn’t have slept very late. |
Bu telefonu almamalıydım. | I shouldn’t have bought this phone. |
O kadar fazla ekmek yememeliydim. | I shouldn’t have eaten bread that much. |
Duvar boyanmıştı. | The wall was painted. |
Pencere kırıldı. | The window was broken. |
Ağaçlar dikildi. | Trees were planted. |
Kapılar üretildi. | The doors were produced. |
Kapılar üretilecek. | The doors will be produced. |
Şarjım bitiyor. | I'm running out of battery. |
Semt, yakın çavre | neighbourhood |
kişisel gelişim | self-help videos |
Şarjım bitiyor. | I'm running out of battery. |
Portakal bitmiş. | We have ran out of oranges. |
şimdilik | for the time being |
-sa bile | even if |