benim binamda | in my building |
her sabah | every morning |
Birlikte oynarız. | We play together. |
haftasonunda | at the weekend |
ya da | or |
Avustralya'nın başkenti | the capital of Australia |
Benim şehrimin adı çalı. | My city is called bush. |
Kedimin adı Boncuk. | My cat is called Boncuk. |
Üniversitede okuyorum. | I study at university. |
Sık sık hamburger yerim. | I often eat hamburger. |
birçok arkadaş | many friends |
Ne mutluyum ne de üzgünüm. | I am neither happy nor sad. |
Ağzım küçük. | My mouth is small. |
Birini arıyoruz. | We are looking for someone. |
Burada yaşıyorum. | I live here. |
ben düşünürüm- galiba - sanırım | I think |
Bu binada | in this building |
küçük - daha küçük | small - smaller |
O benden daha yaşlı. | He is older than me. |
en hızlı koşucu | the fastest runner |
en küçük bilgisayar | the smallest computer |
Neden soruyorsun? | Why do you ask? |
Sadece buraya gel. | Just come here. |
Bilmek istiyorum. | I want to know. |
Kardeşin sana benziyor. | Your brother looks like you. |
Güzel bir kız var. | There is a girl who is pretty. |
Zengin bir kız var. | There is a girl who is rich. |
Almanca konuşan bir kız var. | There is a girl who speaks German. |
Almanca konuşabilen bir kız var. | There is a girl who can speak German. |
Bunun ne olduğunu merak ediyorum. | I wonder what this is. |
Eminim ... | I am sure ... |
Sana söylemeliyim. | I should tell you. |
Bu doğru. | It is right. |
Ayşegül neye benziyor? | What does Ayşegül look like? |
bu sorular | these questions |
önemli değil | not important |
Bu beni mutlu ediyor | It makes me happy |
kayınvalidem hafta içi yemek yapıyor | my mother-in-law cooks on weekdays |
Hafta sonları yemek yaparım. | I cook on weekends |
dersten sonra ne yapacaksınız | what will you do after the lesson |
televizyonda ne izleyeceksiniz | what will you watch on tv |
Yarışmayı sevmiyorum. | I don't like to compete |
insanlar işlerini sevmeli | people must like their jobs |
annem ağlıyor | my mom is crying |
Kocamı bekliyorum. | I wait for my husband |
Eylül'e ben ilgiyle bakıyorum. | I take care of Eylül. |
balayı | honeymoon |
latte yaptığım en iyi içecek | latte is the best drink I make |
iyi - daha iyi - en iyisi | good - better - the best |
Ucuz değil. | It is not cheap |
Bu pahalı | It is expensive |
Beş yıl önce balayına gittim. | five years ago, I went for honeymoon. |
Beş yıl önce balayına gittim. | I went on my honeymoon, five years ago |
Su dökerim. | I pour water. |
öğütülmüş kahve | ground coffee |
Su döktüm. | I poured water. |
Sonra... | Then, ... |
televizyonu açarım. | I turn on the TV. |
Televizyonu açtım. | I turned on the TV. |
Ekmeğin üzerine margarin sürdüm. | I smear margarine on the bread. |
Masaya domates koydum. | I put tomatoes on the table. |