geleneksel müzik | traditional music |
geleneksel düğün | traditional wedding |
tahıllı kahvaltı | breakfast with cereal |
Ali başlar. | Ali begins. |
Bazı insanlar başlar. | Some people begin. |
bir tabak pastırma | a plate of bacon |
Meyve suyu | fruit juice |
bir sürü meyve | a lot of fruits |
fasulyeli kahvaltı | breakfast with beans |
Ondan sonra, ... | Then, ... |
Sonra kahvaltı ettik. | Then, we had breakfast. |
Böylesine bir... | such a ... |
büyük bir kahvaltı | a huge breakfast |
böyle büyük bir kahvaltı | such a huge breakfast |
Birçok İngiliz | Many English people |
İngilizlerin çoğu | Most English people |
bir parça tost | a piece of toast |
reçel | jam |
şu günlerde | nowadays |
Beni hatırlar mısın? | Do you remember me? |
bilmek | to know- knew - known |
oldukça | quite |
Bu oldukça kolay. | This is quite easy. |
Evlerini sattılar. | They sold their house. |
benim ablam | my older sister |
Bu ev daha eski. | This house is older. |
buluşmak, tanışmak | to meet- met - met |
okul kapısında | at the school gate |
sık sık, genellikle | often |
tablo taşımak | (to) carry a painting |
hissetmek | (to) feel - felt - felt |
Kıskanç hissettim | I felt jealous. |
Koşmak istiyorum. | I want to run. |
Okula başladığımda, .... | When I started school, .... |
Okulu bitirdiğimde... | When I finished school, .... |
geçen Cumartesi | last Saturday |
İngiliz Evleri Ödülleri | British Homes Awards |
meydan okumak | (to) challenge someone |
Ali rahatlamak için futbol oynar. | Ali plays football to relax. |
Sağlıklı yaşamak için,.... | To live healthily, .... |
Sebze yemelisin. | You should eat vegetables. |
Dikkatli olmalısın. | YOu should be careful. |
Ali sektöre meydan okudu. - zorladı | Ali challenged the industry. |
Ali, tasarım yapmak için endüstriyi zorladı. | Ali challenged the industry to design. |
sınavı geçmek, sınavı geçmek için-amacıyla | To pass the exam, |
Sınıfımdaki çoğu çocuk | Most children in my class |
Okula Ocak ayında başladım. | I started school in January. |
Babasını tanıdığım için özür dilemek için ona bir mektup gönderdim. | Because I knew his father, I sent him a letter to apologise. |
Soğuk soğuk demektir | Cold means soğuk |
kırmızı ne anlama gelir | what does red mean |
ne demek istiyorsun? | what do you mean |
sınavım 1 saat sürdü | My exam lasted 1 hour. |
gerçekten mi? | Really? |
Bunu gerçekten istiyorum. | I really want this. |
giyinmek - giymek | dress up - wear |
kedi gibi | she is like a cat |
Kedileri sever | she likes cats |
onlar sever | They like |
Ali Veli'ye benziyor. | Ali looks like Veli. |
Veli, Ali'ye benziyor. | Veli looks like Ali. |
aslında | actually |
Filler memelilerle ilgilidir. | Elephants are related to mammals. |
Karıncayiyen denilen olağandışı memeli | The unusual mammal called the aardvark |
Güney Afrikalılar tarafından | by South Africans |
toprak domuzu | earth pig |
anlamına gelmek, kastetmek | to mean |
Ne demek istiyorsun? - Ne kastedersin? | What do you mean? |
ağır yapılı hayvan | heavily built animal |
oldukça | quite |
oldukça doğru bir şekilde | quite accurately |
kısa bacaklı bir hayvan | an animal with short legs |
ince saçlı bir hayvan | an animal with thin hair |
Sahra Çölü'nün güneyinde | south of the Sahara Desert |
Onlara ulaşmalıyız. | We must reach them. |
Onlara ulaşabiliriz. | We can reach them. |
Ayşe tarafından | by Ayşe |
Ayşe seçildi. | Ayşe was chosen. |
Bilgisayarlar satın alındı. | Computers were bought. |
Ali seçildi. | Ali was chosen. |
Ali başkan olarak seçildi. | Ali was chosen as the president. |
Karpuzlar araştırıldı. | Watermelons were researched. |
Karpuz araştırıldı. | The watermelon was researched. |
Karpuzlar araştırılacak. | Watermelons will be researched. |