more and more people | giderek artan daha fazla insan |
broken window | kırık pencere |
one of the worst disasters | en kötü felaketlerden biri |
an injured man | Yaralı Bir Adam |
a man injuded in an accident | Bir kazada hakim olan bir adam |
a window broken | Kırık bir pencere |
a broken vase | Kırık bir vazo |
a stolen car | çalınan bir araba |
... a dress sold during the fair ... | ... fuar sırasında satılan bir elbise ... |
... a dress bought during the fair ... | ... fuar sırasında satın alınan bir elbise ... |
There is a cracked egg. | Çatlamış bir yumurta var. |
I ate an egg cracked by accident | Kazara çatlamış bir yumurta yedim |
a ship built for fishing | Balıkçılık için yapılmış bir gemi |
People call me Ali. | İnsanlar bana Ali der. |
I have a friend who lives in Portugal. | Portekiz'de yaşayan bir arkadaşım var. |
I have two uncles who run markets. | Piyasalar işleten iki amcam var. |
a friend who can play very well | Çok iyi oynayabilen bir arkadaş |
a friend who should play very well | Çok iyi oynaması gereken bir arkadaş |
a friend who played very well | Çok iyi oynayan bir arkadaş |
a friend who plays every day | Her gün oynayan bir arkadaş |
a woman who plays every day | Her gün oynayan bir kadın |
I don’t know the person who broke the fountain. | Çeşmeyi kıran kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the person who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden kişiyi tanımıyorum. |
I don’t know the policeman who helpED us in the park. | Bize parkta yardım eden polisi bilmiyorum. |
There is a child WHO plays the guitar. | Gitar çalan bir çocuk var. |
There is a child WHO can play the guitar. | Gitar çalabilecek bir çocuk var. |
There is a child who is smiling. | Gülümseyen bir çocuk var. |
I have a friend who is human resources manager at Metro. | Metro'da insan kaynakları yöneticisi olan bir arkadaşım var. |
Frogs eat pests which destroy crops. | Kurbağalar bitkileri yok eden zararlıları yer. |
In the park, I saw a cat which I liked so much. | Parkta çok sevdiğim bir kedi gördüm. |
I met a cat which I found on the street. | Sokakta bulduğum bir kedi ile tanıştım. |
The bus which I take every day was late today. | Her gün aldığım otobüs bugün geç kaldı. |
The flowers which are red are beautiful. | Kırmızı olan çiçekler çok güzel. |
The tea which I drank today was delicious. | Bugün içtiğim çay lezzetliydi. |
The tea which I drank every day is delicious. | Her gün içtiğim çay lezzetli. |
the dress which I bought yesterday | Dün satın aldığım elbise |
the dress which Ali bought yesterday | Ali'nin dün satın aldığı elbise |
the man that I saw in the park | Parkta gördüğüm adam |
The man that I saw in the park was old. | Parkta gördüğüm adam yaşlıydı. |
my friend who lives in Antalya | Antalya'da yaşayan arkadaşım |
My friend who lives in Antalya killed a cat. | Antalya'da yaşayan arkadaşım bir kedi öldürdü. |
My friend who lives in Antalya bought a new house. | Antalya'da yaşayan arkadaşım yeni bir ev aldı. |
The meal which I ate at the restaurant was very delicious. | Restoranda yediğim yemek çok lezzetliydi. |
Nowadays, I can see some tourists who are from Eastern countries. | Günümüzde Doğu ülkelerinden olan bazı turistleri görebiliyorum. |
people who live in İstanbul | İstanbul'da yaşayan insanlar |
People who live in İstanbul are lucky. | İstanbul'da yaşayan insanlar şanslı. |
I am going to apply for a company which has international standards. | Uluslararası standartlara sahip bir şirkete başvuracağım. |
He is the best author. | O en iyi yazar. |
He is the best author in Turkey. | Türkiye'nin en iyi yazarı. |
This car is the most expensive car in the town. | Bu araba kasabadaki en pahalı otomobil. |
Breakfast is the most important meal of the day. | Kahvaltı günün en önemli yemeğidir. |
Math is the most difficult subject. | Matematik en zor konudur. |
Math is the most important subject. | Matematik en önemli konudur. |
My son is the talles boy in their classroom. | Oğlum sınıflarındaki uzun boylu çocuk. |
My daughter is the cutest child in the world. | Kızım dünyanın en tatlı çocuğu. |
This car is more expensive. | Bu araba daha pahalı. |
Mercedes is more expensive THAN Tofaş. | Mercedes, Tofaş'tan daha pahalıdır. |
Ali is tallER than Veli. | Ali Veli'den daha uzundur. |
Tarsus is greener than Niğde. | Tarsus, Niyde'den daha yeşildir. |
Ali is better than Veli. | Ali Veli'den daha iyidir. |
English is more interesting than Maths. | İngilizce matematikten daha ilginçtir. |