New findings suggest that ... | Yeni bulgular şunu gösteriyor:... |
another customer | başka bir müşteri |
Please do not laugh at me! | Lütfen bana gülme! |
Even though they are young, ... | Genç olmalarına rağmen... |
Ali faces his problems. | Ali sorunlarıyla yüzleşir. |
Our immune system releases some chemicals. | Bağışıklık sistemimiz bazı kimyasallar salgılar. açığa çıkarır. |
These diseases stem from some factor. | Bu hastalıklar bazı faktörlerden kaynaklanmaktadır. |
Smoking leads to lung diseases. | Sigara akciğer hastalıklarına yol açar. |
Smoking causes to lung diseases. | Sigara akciğer hastalıklarına neden olur. |
such as | (örneklendirme gibisi) |
infectious diseases | bulaşıcı hastalıklar |
Once you call me, ... | Beni aradığınızda,... |
to trigger defence | savunmayı tetiklemek |
disease-fighting bacteria | hastalıkla mücadele eden bakteriler |
certain environmental factors | belirli (belli başlı) çevresel faktörler |
whales and dolphins | balinalar ve yunuslar |
Whales come to the surface of the water. | Balinalar su yüzeyine gelir. |
I can't breathe. | Nefes alamıyorum. |
nearly all citizens ... | neredeyse tüm vatandaşlar ... |
meat-eaters | et yiyenler |
Sharks have sharp teeth. | Köpekbalıklarının keskin dişleri vardır. |
Sharks are ruthless killers. | Köpekbalıkları acımasız katillerdir. |
increasingly large number of people | giderek artan sayıda insan |
small per cent of population | nüfusun küçük bir yüzdesi |
Ali is engaged in farming. | Ali çiftçilikle uğraşıyor. |
Our economy is based on commerce. | Ekonomimiz ticarete dayanıyor. |
predominantly | çoğunlukla |
exporters of food | gıda ihracatçıları |
Our population is concentrated in İstanbul. | Nüfusumuz İstanbul'da yoğunlaşmıştır. |
as well as Ali | Ali'nin yanı sıra |
as long as you study | ders çalıştığın sürece |
as far as I know | bildiğim kadarıyla |
as rich as Ali | Ali kadar zengin (eşit derecede) |
Saturday | cumartesi |
an incident happened | bir olay oldu |
security wanted to control the crowd | güvenlik kalabalığı kontrol etmek istedi |
The police fired tear gas. | Polis biber gazı sıktı. |
some of them suffocated. | bazıları boğuldu. |
officials of the stadium | stadyum yetkilileri |
Officials started to investigate the incident | Yetkililer olayı soruşturmaya başladı |
According to FIFA regulations, ... | FIFA yönetmeliklerine göre,... |
annexation | ilhak |
this move is irreversable | bu hamle geri döndürülemez |
occupied regions in Ukraine | Ukrayna'da işgal altındaki bölgeler |
He staged referendums | Referandumlar düzenledi |
Ali criticised Vel. | Ali, Vel'i eleştirdi. |
Reportedly, ... | Bildirildiğine göre, ... |
to gather people’s votes | insanların oylarını toplamak |
By seizing almost a fifth of Ukraine | Ukrayna'nın neredeyse beşte birini ele geçirerek |
one third of Turkey | Türkiye'nin üçte biri |
the Russian president grabbed the most land | Rusya cumhurbaşkanı en çok araziyi kaptı |
Russian citizens | Rus vatandaşları |
forever | sonsuza kadar |
Putin refuses to negotiate. | Putin müzakere etmeyi reddediyor. |
He pledged that ... | Söz verdi ki... |
to impose new sanctions | yeni yaptırımlar uygulamak |
The USA will not recognize Russia’s claims. | ABD, Rusya'nın iddialarını tanımayacak. |
denied | inkar etti |
The lecturer assigned duties. | Öğretim elemanı görev verdi. |