Ali is good AT football. | Ali futbolda iyidir. |
extremely intelligent | son derece zeki |
Ali's discovery of relativity | Ali'nin göreliliği keşfi |
Ali works as a doctor. | Ali doktor olarak çalışıyor. |
an unusual quality | sıra dışı bir özellikle |
supernatural powers | doğaüstü güçler |
There is an unusual person. | Sıradışı bir insan var. |
moreover | dahası, ayrıca |
Esra is an unpredictable person. | Esra öngörülemeyen bir kişidir. |
completely | tamamen |
recently | son günlerde, son zamanlarda |
People regard cats as pets. | İnsanlar kedileri evcil hayvan olarak görüyor. |
uncover new evidence | yeni kanıtları ortaya çıkarmak |
Ali rejected my offer. | Ali teklifimi reddetti. |
We have so many things in common. | Pek çok ortak noktamız var. |
There is a supernatural thing in my room. | Odamda doğaüstü bir şey var. |
unusually talented men and women | alışılmadık derecede yetenekli erkekler ve kadınlar |
Even though I am late, ... | Geç kalmama rağmen, ... |
I have a lot of work experience. | Çok fazla iş tecrübem var. |
intensely productive periods | yoğun üretken dönemler |
These kinds of events occur frequently. | Bu tür olaylar sık sık meydana gelir. |
There is a strange man in the garden. | Bahçede garip bir adam var. |
speech disorders | konuşma bozuklukları |
Erratic | istikrarsız, düzensiz, gelişigüzel |
Patrick is a predictable person. | Patrick öngörülebilir bir insandır. |
supercilious | kendini beğenmiş |
Please bring your book. | Lütfen kitabınızı getirin. |
I don't want to bring up children. | Çocuk yetiştirmek istemiyorum. |
My house is close to the park. | Evim parka yakın. |
closely | yakın bir şekilde |
This fruit is tempting | Bu meyve cezbedici. |
Hurry up! | Acele et! |
feelings of failure | başarısızlık duyguları |
states of worry | endişe durumları |
I might go out in the afternoon. | Öğleden sonra dışarı çıkabilirim. |
An accident happened. | Bir kaza oldu. |
A baby might be forced to use. | Bir bebek kullanmaya zorlanabilir. |
A young child might be encouraged to learn. | Küçük bir çocuk öğrenmeye teşvik edilebilir. |
If a child is left alone, ... | Eğer bir çocuk yalnız bırakılırsa, ... |
Leave me alone. | Beni yalnız bırak. |
his desire to find out new things | yeni şeyler keşfetme arzusu |
Some strict parents. | Bazı katı ebeveynler. |
money matters | para önemlidir |
Ali may be sick. | Ali hasta olabilir. |
These obligations represent the needs of the parents. | bu yükümlülükler ebeveynlerin ihtiyaçlarını temsil eder. |
They have low income. | Düşük gelirleri var. |
beyond | ötesinde |
my learning rate | öğrenme hızım |
A baby might have been forced. | Bir bebek (geçmişte) zorlanmış olabilir. |
words he reads | okuduğu kelimeler |
apple I ate | yediğim elma |
Without you, I am lost. | Sensiz, kayboldum. |
the child's own benefit. | çocuğun kendi yararına. |
in the process of children's learning new skills | çocukların yeni beceriler öğrenmesi sürecinde |
Skip ad | Reklamı atla |