God forbid! | Allah korusun! |
I had a serious pain. | Ciddi bir ağrım vardı. |
They can't diagnose. | Teşhis koyamıyorlar. |
Most of the time, I have to sit. | Çoğu zaman, oturmak zorundayım. |
I always have to sit. | Hep oturmak zorundayım. |
My course starts at seve o'clock. | Kursum saat yedide başlıyor. |
Because of my health problems ... | Sağlık sorunlarım yüzünden... |
There is a gym here. | Burada bir spor salonu var. |
I am in contact with hospitals here. | Burada hastanelerle temas halindeyim. |
They are great institutions. | Onlar büyük kurumlardır. |
refrigerator - fridge | buzdolabı - buzdolabı |
kitchen utensils | mutfak gereçleri |
household appliances | beyaz eşya |
Blockchain is about security. | Blockchain güvenlikle ilgilidir. |
Blockchain is more secure. | Blok zinciri daha güvenlidir. |
I want to secure my data. | Verilerimi güvence altına almak istiyorum. |
I use an old computer. | Eski bir bilgisayar kullanıyorum. |
I used an old computer. | Eski bir bilgisayar kullandım. |
I used to use an old computer. | Eski bir bilgisayar kullanıyordum. |
responsibility | sorumluluk |
Swiss people do sports. | İsviçreli insanlar spor yaparlar. |
freedom of thought | düşünce özgürlüğü |
Nationality is not important. | Milliyet önemli değildir. |
I am sorry for being late. | Geç kaldığım için üzgünüm. |
The Middle Ages | Orta Çağ |
public transportation | toplu taşıma |
I went to the doctor to be examined. | Doktora muayene olmaya gittim. |
They had some political motto. | Bazı siyasi sloganları vardı. |
ambassador | büyükelçi |
If the table of six wins the elections, ... | Altılı masa seçimleri kazanırsa, ... |
They are pro-Turkish. | Onlar Türk yanlısı. |
Fifteenth of July | 15 Temmuz |
traitor | vatan haini |
in the long run | uzun vadede |
They have to make an agreement with the European Union. | Avrupa Birliğiyle anlaşma yapmak zorundalar. |
They confiscated the oil fields. | Petrol yataklarına el koydular. |