SEARCH
🇬🇧
MEM
O
RY
.COM
4.37.48
Guest
Log In
Homepage
0
0
0
0
0
Create Course
Courses
Last Played
Dashboard
Notifications
Classrooms
Folders
Exams
Custom Exams
Help
Leaderboard
Shop
Awards
Forum
Friends
Subjects
Dark mode
User ID: 999999
Version: 4.37.48
www.memory.co.uk
You are in browse mode. You must login to use
MEM
O
RY
Log in to start
Index
»
vocab
»
Chapter 1
»
Level 1
level: Level 1
Questions and Answers List
level questions: Level 1
Question
Answer
tehlikeye atmak
jeopardize
bir şeye maruz kalmak
exposure to something
bir şeyin savunucusu olmak
proponant of something
bir şeye karşı çıkan olmak
opponent of something
taşmak
pour
hızlandırmak
quicken
yayılım
dissemination
müdahale
intervention
taklit etmek
imitate
yaymak
diffuse
kapsamak
occupy
sevgi/şefkat
affection
çoğunluk
majority
azınlık
minority
hijyenik
sanitary
okuryazarlık
Literacy
arzu
aspiration
yenilik
innovation
okur yazar
literate
düzgün
decent
medeni
civilized
felaket
calamity
kolay
straightforward
kanun yapmak
legistlate
önlem
precaution
yaygın
pervasive
yürürlüğe sokmak
enact
engel
burden
bozmak
disrupt
zorunlu
compulsory
gelir
revenue
araç
medium
basit
trivial
ikamet etmek
dwell in
uygun / yerinde
appropriate
tehlikeye atmak
jeopardize
gereksiz / boş / beyhude
futile
tahmin / tahmin etmek
forecast
Bir şeyin önemini kavramak
grasp the importance of something
şuna inanıyorum
I take the view that
genel düşünce / genel fikir
rough idea
yaygın inanış düşünce (w..)
widespread belief
farklı fikirler
divided opinions
şiddetli rekabet
fierce competition
fiyatlardaki artış
hike in prices
bir şeyin kötü olduğu hakkında bilgi sahibi olunmasına rağmen
against someone's better judgement
kötü karar / hatalı karar
an error of judgement
koridor tarafındaki koltuk
aisle seat
şüphesiz olarak / şüphesiz
undoubtedly
sert/katı kural
rigid rule
başarmak/başarılı olmak
prosper
gezi/gezinti
excursion
rıza
consent
teşvik etmek/kamçılamak
stimulate
no matter
regardless of
yoksunluk semptomları
withdrawal symptoms
karga
crow
çimlenme
germination
kapsamlı/detaylı
thorough
yaygın (u..)
ubiquitous
önermek, teklif etmek
propose (rule,tax,reform)
yetiştirmek/geliştirmek
cultivate
değerlendirmek
evaluate
uyarı/ikaz
caveat
native,original, aboriginal
indigenous (language,plant,knowledge)
yaymak/yayılmak (synonym: distribute)
disperse
harcama
expenditure
kuyruklu yıldız
comet
taşmak/aşmak
overrun
soyu tükenmiş
extinct
kesin
precise
gösteri/yürüyüş
parade
kutuplaştırmak
polarize
ayrım yapmak
segregate
önyargı
bias
üstün
superior
gerektirmek
entail
yer kaplamak
hold a place
tel
wire
direk
post
sulama
irrigation
borçlu olmak
owe
tüketmek/bitirmek
deplete
aşırı
excessive
kötü biçimde
adversely
zararlı
detrimental
tehlikeli
hazardous
vazgeçilmez
indispensable
kirletmek
contaminate
arayış
quest
kökünü kurutmak/yok etmek
eradicate
yenilebilir
edible
sıkışmış hissetmek
feeling stuck
yakından ilişkili
close knitted
You use profound to emphasize that something is very great or intense.
profound
kazançlı
lucrative
temeli olan her şeyini bilmek
knots and bolts
ağlamaya başlamak
burst into tear
kahkahalara boğulmak
burst into laughter
öfkeye kapılmak
burst into anger
dikkate alınmayan, görünmeyen
untouched