Gerçekten meşgulsün gibi geliyor | It sounds like you're really busy |
Taşınıyorum. | I am moving. |
Yapacak çok iş var! | There is a lot of work to do! |
Dairemi hazırladım. | I prepared my flat. |
Tüm eşyalarımı paketledim. | I packed all my stuff. |
Bu uzun zaman alır. | It takes a long time. |
Kağıtları puanlamalıyım. | I have to grade papers. |
İş yerinde sorunlarım var. | I have problems at work. |
Onu tamirciye götüreceğim. | I' ll take him to the mechanic. |
Çöp kutusuna biraz çöp götürdü. | She took some trash to the dump |
Biraz evrak işini bitirdim. | I finished some paperwork. |
Belediye binası | city hall |
Postane | post office |
Bir form gönderdim. | I submitted a form. |
doğum günü hediyesi | birthday gift |
Ali çabucak gönderdi | Ali sent it quickly |
Onu halletmeliyim. | I have to get on it. |
Hadi birlikte gidelim. | Let's go together. |
öğlen | at noon |
gece yarısında | at midnight |
Erken ayrıldı. | She left early. |
O zaman sonra görüşürüz. | See you then! |
Ev ödevimi yapmam lazim. mecburum | I have to do my homework. |
Ali ödevini yapmak zorunda. mecbur | Ali has to do his homework. |
Hızlı olmak zorundayız. mecburuz | We have to be quick. |
Ali ve Veli bana yardım etmek zorunda. mecbur | Ali and Veli have to help me. |
Ödevimi yapmak zorunda kaldım. mecbur | I had to do my homework. |
Anneme yardım etmek zorunda değilim. mecbur değilim | I don't have to help my mother. |
Mary birçok kitap okumak zorunda değil. mecbur değil | Mary doesn't have to read many books. |
Geçen yaz bir çok kitap okuyabildim. | I could read many books in last summer. |
Adam bugün erken kalkamadı. | Adam couldn't get up early today. |
Bugün yedide kahvaltı yapacaktık. | We would have a breakfast at seven AM today. |
İnsanlar bu kitabı anlayamadı. | People couldn't understand this book. |
Öğretmenimiz derse geç kalabilir. | Our teacher might be late for class. |
Müdürümüz bizi burada bahçede görebilir. | Our principal might see us here in the garden. |
Türkiye'de hiç para harcamak zorunda değildim. | I didn't have to spend any money in Turkey. |
Erken kalkamadım. | I couldn't get up early. |
Yeni bir araba alamadım. | I couldn't buy a new car. |
Dün dışarı çıkamadım. | I couldn't go out yesterday. |
Okula gitmeliyim. | I must go to school. |
Alkol içemem - içmem yasak. | I mustn't drink alcohol. |
Ali babama yardım etmeli. | Ali must help my dad. |
Ail ders esnasında konuşamaz. - konuşması yasak. | Ali mustn't speak during the class. |
Bir araya gelmeliyiz. | We must come together. |
Daha fazla para kazanmalılar. | They must earn more money. |
Anneme yardım etmeliyim. | I must help my mum. |
Evlerimizi terk etmemeliyiz - etmemiz yasak. | We mustn't leave our homes. |
Erken kalkmak zorunda değil. | She doesn’t have to get up early. |
Ofise gitmeliyim. | I have to go to the office. |
Kitabı okumak zorunda değildim. | I didn't have to read book. |
Yozgat'ta yaşamak zorunda değilim. | I don't have to live in Yozgat. |
Ayşe Yozgat'ta yaşamak zorunda değil. | Ayşe doesn't have to live in Yozgat. |
Ayşe Yozgat'ta yaşamak zorunda. | Ayşe has to live in Yozgat. |