the recent population explosion | son nüfus patlaması |
This machinery will revolutionize the industry. | Bu makine sektörde devrim yaratacaktır. |
The concert will be broadcast live next week. | Konser gelecek hafta canlı olarak yayınlanacak. |
all at the push of button | hepsi bir düğmeye basarak |
valuable devices | değerli cihazlar |
excessive screen time | Aşırı ekran süresi |
a real possibility | gerçek bir olasılık |
health condition | sağlık durumu |
His difficulty in walking results from an illness. | Yürüme güçlüğü bir hastalıktan kaynaklanmaktadır. |
The fire resulted in damage to their property. | Yangın mülklerine zarar verdi. |
initial reactions | İlk reaksiyonlar |
a spontaneous reaction | spontane bir reaksiyon |
evidence-based | kanıta dayalı |
In the past decade | Son on yılda |
They will rewire our brains. | Beynimizi yeniden düzenleyecekler. |
They will strip us of cognitive abilities | Bilişsel yetilerimizi elimizden alacaklar. |
It damages mental health | Ruh sağlığına zarar verir |
In truth, | Gerçekte, |
alarming conditions | endişe verici koşullar |
tech habit | teknoloji alışkanlığı |
THe WHO recommends limiting screen time | DSÖ ekran başında geçirilen sürenin sınırlandırılmasını öneriyor |
a way of tackling obesity | obezite ile mücadele etmenin bir yolu |
alarming conditions | endişe verici koşullar |
health concern | sağlık sorunu |
he voiced his concerns | Endişelerini dile getirdi |
on curbing childhood obesity | çocukluk obezitesini engellemede |
proven health advice | Kanıtlanmış sağlık tavsiyesi |
exaggerated facts | abartılı gerçekler |
rather than impose unreasonable limits | mantıksız sınırlar uygulamak yerine |
developmental process | gelişim süreci |
convincing evidence | inandırıcı delil |
It prevents children from interacting. | Çocukların etkileşime girmesini engeller. |
main reason | Asıl sebep |
Information is readily available on the Internet. | Bilgi İnternet'te kolayca bulunabilir. |
You weren't paying attention to what I was saying. | Söylediklerime dikkat etmiyordun. |
He was conscious. | Bilinçliydi. |
The shopping centre incorporates a library and a bank. | Alışveriş merkezi bir kütüphane ve bir banka içerir. |
usage of screen | ekran kullanımı |
sceptical | şüpheci |
sarcastic | alaycı |
admiring | hayranlık uyandıran |
supportive | destekleyici |
optimistic | iyimser |