I studied hard in order to pass the exam. | Sınavı geçmek için çok çalıştım. |
She speaks English as well as French. | Hem İngilizce hem de Fransızca konuşuyor. |
Now that you are here, we can start the party. | Artık buradasın, partiyi başlatabiliriz. |
Besides being a teacher, he is also a writer. | Öğretmen olmasının yanı sıra aynı zamanda bir yazardır. |
The soup was too salty to eat. | Çorba yemek için çok tuzluydu. |
He was smart enough to solve the puzzle. | Bulmacayı çözmek için yeterince zekiydi. |
He failed the test, nevertheless he didn’t give up. | Testi başaramadı, yine de pes etmedi. |
She wore a coat so that she wouldn’t catch a cold. | Üşümemek için bir palto giydi. |
He was so angry that he slammed the door. | Öyle sinirliydi ki kapıyı çarptı. |
He likes fruits such as apples and oranges. | Elmalar ve portakallar gibi meyveleri sever. |
He is not as wealthy as his brother. | Kardeşi kadar zengin değil. |
In other words, he lied to us. | Başka bir deyişle, bize yalan söyledi. |
For instance, you can use this word in a sentence like this. | Mesela, bu kelimeyi böyle bir cümlede kullanabilirsiniz. |
Otherwise, you will regret it later. | Aksi takdirde, sonra pişman olursunuz. |
This word is associated with happiness. | Bu kelime mutlulukla ilişkilendirilir. |
It is hard to distinguish between the twins. | İkizleri ayırt etmek zor. |
Virtual violence can have negative effects on children. | Sanal şiddet çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yapabilir. |
He is good at playing chess. | Satranç oynamakta iyidir. |
She has a strong sense of identity. | Güçlü bir kimlik duygusuna sahip. |
He gradually improved his skills. | Yeteneklerini yavaş yavaş geliştirdi. |