en iyi insan | nicest person |
el işi | handcrafted |
Şarkı söylemekte kötüyüm | I bad at singing |
en utanç verici anın | your most embarrassing moment |
yemeklerine güvenmedim | I didnt trust their meals |
gurme | gourmet |
abartı | exaggerating |
çıktığın bir yolculuk | a trip you have taken |
Etkiledi | influenced |
son zamanlarda | recently, lately |
Anneme hayranım | I admire my mom |
ciddi kirlilik | serious pollution |
her yere çöp atıyorlar | they throw trash everywhere |
Ailenin kalbimde özel bir yeri var | Family holds a special place in my heart |
Bana en yakın olan insanlardan oluşuyor | It consists of the people who are closest to me |
SANA her zaman güvenebilirim | I can always rely on YOU |
Ailem annem ve babamdan oluşur | My family is made up of my parents |
küçük ama rahat ev | small but cozy house |
Ailem bizi geçindirmek için çok çalışıyor | My parents work hard to provide for us |
Bize önemli değerleri öğretiyorlar (DEĞERLİ) | They teach us important values (VALUABLE) |
SAYGILIDIR. saygı, nezaket | SHE İS RESPECTFUL. respect, kindness |
Birbirimizi destekliyoruz | WE support each other |
değerli | precious - VALUABLE |
Sevgi için minnettarım | I am grateful for the love |
Birlikte geçirdiğimiz anlara değer veriyorum. | I cherish the moments we spend together. |
ONUN IÇIN YASAK OLAN HER ŞEYI YAPTI | SHE DID EVERYTHING THAT WAS FORBIDDEN FOR HER |
ONA KARŞI GÜÇLÜ DURUYORUZ | WE STAND STRONG TOWARDS HER |
BİBER DOLMASI | stuffed pepper |
YEMEK AĞIR GELDİ | FOOD FEELS HEAVY |
HAMUR | dough |
YEMEĞİ PARÇALANDI | HIS FOOD WAS TORN APART |
kardeş | sibling |
BÜYÜYSEN BİLE BENİM BEBEĞİMSİN | EVEN IF YOU GROW UP YOU ARE MY BABY |
EN UTANÇ VERICI ANINIZ | YOUR MOST EMBRASSING MOMENT |
ŞİKAYETLER | COMPLAINTS |
ikna etmek | convince |
araba neredeyse temiz | the car is almost clean |
araba sabunla kaplı | the car is covered with soap |
çim bakımlı | the lawn is well maintained |
nerede tutulur | where is it kept |
birikim yapmak | make savings |
Evlenmeden önce daha fazla zamanım olsaydı trekking'e katılırdım | If I had more time before I got married I would have attended trekking |
Bir akşam yemeği partim olsaydı davet ederdim | If I had a dinner party I would invite |
Sahip olduğunuz en pahalı şey | the most expensive thing you own |
çok çeşitli alışveriş seçenekleri | wide range of shopping options |
her zevke ve bütçeye hitap eder. | catering to every taste and budget. |
İster yeni bir kıyafet arıyor olun | Whether you're searching for a new outfit |
Her biri kendine özgü cazibesine ve alışveriş atmosferine sahip | each with its own distinctive charm and shopping atmosphere |
Geleneksel fiziksel mağazalara ek olarak | In addition to traditional brick-and-mortar stores |
Şehirler genellikle hareketli pazarlara sahiptir | cities often feature bustling markets |
Sokak satıcıları | street vendors |
Bu canlı noktalar taze ürünler sunar | These lively spots offer fresh produce |
yöresel lezzetler | local delicacies |