bulaşıcı hastalık kontrolü | infectious disease control |
Konuyu gündeme getirirler. | They bring up the matter. |
sağlıklı bir yaşam tarzının teşvik edilmesi | the promotion of a healthy lifestyle |
Onun görüşleri benimkilerle çelişiyor. | Her views conflict with mine. |
meşru sosyal amaçlar | legitimate social aims |
bir salgın durumunda | in the event of an epidemic |
Önleyici tedbirler almalıyız. | We must take preventative measures. |
Doktorlar halk sağlığını korur. | Doctors protect public health. |
Genel kanının aksine, | Contrary to popular belief, |
Bir araba dışında, | apart from a car, |
benim yerime, | instead of me, |
Seninkine benzer şeklide, | Similar to yours, |
Temel insan haklarının sınırlandırılmasını gerektirir. | It requires limiting basic human rights. |
Özgürlükleri için savaşırlar. | They fight for their liberty. |
Ekonomi otomobil endüstrisine bağlıdır. | The economy depends on the car industry. |
en iyi araç/yol | the best means |
nüfus sağlığı | population health |
Karantina müdahale gerektirir. | Quarantine requires interference. |
hareket özgürlüğü | freedom of movement |
Bireylerin haklarına saygı duyuyoruz | We respect individuals' right |
aynı tür sorular | same kind of questions |
çok sayıda stratejiyle ilişkili olarak | in relation to numerous strategies |
Aynı şekilde, | Likewise, |
Yerine, | Instead, |
Aksi takdirde, | Otherwise, |
Bu yüzden, | Therefore, |
Pierre çalışmaktan kaçınır. | Pierre avoids working. |
Ağrınız yavaş yavaş azalacaktır. | Your pain should diminish gradually. |
Girişimlerinde başarısız oldular. | They failed in their attempt. |
Korkunç bir acı çekti. | He suffered terrible pain |
Bu sorun dikkatsizlikten kaynaklanmaktadır. | This problem arises from carelessness. |