level: 12th Feb.
Questions and Answers List
level questions: 12th Feb.
Question | Answer |
---|---|
fertile agriculture land | verimli tarım arazileri |
natural resources | doğal kaynaklar |
metallic ores | metalik cevherler |
industrially | endüstriyel olarak |
for a long time | uzun bir süre boyunca |
the most developed country | en gelişmiş ülke |
sub-Saharan Africa | Sahra altı Afrika |
Its ethnically varied population grew rapidly. | Etnik çeşitliliğe sahip nüfusu hızla arttı. |
in the second half | ikinci yarısında |
in the late 19th century | 19. yüzyılın sonlarında |
Asian descent | Asya kökenli |
The servants broke away. | Köleler kaçıp kurtuldular. |
They declared independence. | Bağımsızlıklarını ilan ettiler. |
USA defeated Germany. | ABD Almanya'yı yendi. |
they run their own affairs. | Kendi işlerini kendileri yürütürler. |
self-governing Dominion | Kendi kendini yöneten yönetim/idare |
numerous segregation laws | çok sayıda ayrımcılık yasası |
New bill was passed. | Yeni yasa tasarısı kabul edildi. |
The train reduced speed. | Tren hızını azalttı. |
poor underclass of labourers | yoksul alt sınıf işçiler |
The company discriminated against people. | Şirket insanlara karşı ayrımcılık yaptı. |
in reserves | korumaya alınmış arazilerde |
He prevented me from going. | Gitmemi engelledi. |
They own their land. | Onlar kendi arazilerine sahipler. |
Government control their movement. | Hükümet onların hareketlerini kontrol ediyor. |
Owing to the snow | Kar nedeniyle |
in terms of money | para açısından |
... as well as doing a full-time job | ... tam zamanlı bir iş yapmanın yanı sıra |
unlike her sister | kız kardeşinin aksine |
He descended from royal family. | Kraliyet ailesinden geliyor. |
Unless I call, | Eğer ben aramazsam, |
in case it rains, | Yağmur yağarsa diye, |
We fixed (up) a meeting. | Bir toplantı kararlaştırdık. |
He forced me to give him money. | Ona para vermem için beni zorladı. |
An incident inspired the poem. | Bir olay şiire ilham verdi. |
They promised us a reward. | Bize bir ödül sözü verdiler. |
They improved the car. | Arabayı geliştirdiler. |