Eğer sıkı çalışırsam, sınavı geçeceğim. | If I study hard, I will pass the exam. |
Eğer yağmur yağarsa, evde kalacağız. | If it rains, we will stay at home. |
Eğer bana yardım edersen, mutlu olacağım. | If you help me, I will be happy. |
Eğer o erken gelirse, toplantıyı başlatacağız. | If she comes early, we will start the meeting. |
Eğer iyi oynarlarsa, maçı kazanacaklar. | If they play well, they will win the match. |
Eğer acele etmezsen, otobüsü kaçıracağız. | If you don't hurry, we will miss the bus. |
Eğer o yemezse, hasta olacak. | If he doesn't eat, he will get sick. |
Eğer şimdi ayrılmazsak, geç kalacağız. | If we don't leave now, we will be late. |
Eğer para biriktirirsem, yeni bir araba alacağım. | If I save money, I will buy a new car. |
Eğer o çalışırsa, iyi bir not alacak. | If she studies, she will get a good grade. |
Eğer kar yağarsa, kardan adam yapacağız. | If it snows, we will make a snowman. |
Eğer bitkileri sulamazsan, ölecekler. | If you don't water the plants, they will die. |
Eğer o ilacı alırsa, daha iyi hissedecek. | If he takes the medicine, he will feel better. |
Eğer hızlı koşarsak, trene yetişeceğiz. | If we run fast, we will catch the train. |
Eğer çalışmazsan, sınavı geçemezsin. | If you don't study, you will fail the exam. |
Eğer onu görürsem, merhaba diyeceğim. | If I see her, I will say hello. |
Eğer hava güneşliyse, pikniğe gideceğiz. | If it's sunny, we will go for a picnic. |
Eğer durmazlarsa, ceza alacaklar. | If they don't stop, they will get a penalty. |
Eğer mont giymezsen, soğuk algınlığına yakalanırsın. | If you don't wear a coat, you will catch a cold. |
Eğer erken uyumazsak, yarın yorgun olacağız. | If we don't sleep early, we will be tired tomorrow. |
1 milyon dolar alırsam babama bir araba alacağım. | If I get 1 million dollars, I will buy a car for my father. |
Kahvaltı yapmazsam acıkırım | If I don't eat breakfast, I will get-be hungry |
Babam bizi sever. | My father likes us. |
Babam bizi korur. | My father protects us. |
Ben her zaman kek yaparım. | I always make a cake. |
Annen kek yapıyor. | Your mother is making a cake. |