Koştun mu? | Did you run? |
Koşuyor musun? | Are you running? |
Koşar mısın? | Do you run? |
Koşacak mısın? | Will you run? |
Koşabilir misin? | Can you run? |
Ne zaman uyudun? | When did you sleep? |
Ne zaman kitap okuyorsun? | When are reading a book? |
Ne zaman koşacaksın? | When will you run? |
Niçin İngilizce konuştun? | Why did you speak English? |
Niçin Türkçe konuşuyorsun? | Why are you speaking Turkish? |
Japınca konuşabilir misin? | Can you speak Japanese? |
Nereye gidiyorsun? | Where are you going? |
Ne okuyorsun? | What are you reading? |
Hangi enstrümanı çalabilirsin? | Which enstrument can you paly? |
Arabam senin arabandan daha hızlı. | My car is faster than your car. |
Bu ev, şuradaki evden daha büyük. | This house is bigger than that one. |
O (Ahmet), kardeşinden daha uzun. | He is taller than his brother. |
O(Saliha), ondan(Ahmet) daha zeki. | She is more intelligent than him. |
Bu kitap, şuradaki kitaptan daha ilginç. | This book is more interesting than that one. |
Elmalar portakalardan daha ucuz. | Apples are cheaper than oranges. |
Bu kahve, şuradakinden daha güçlü. | This coffee is stronger than that one. |
O, meslektaşlarından daha çok çalışıyor. | She works harder than her colleagues. |
O, kız kardeşinden daha az sabırlı. | He is less patient than his sister. |
Yarın işe gitmek zorundayım. | I have to go to work tomorrow. |
Bu projeyi Cuma gününe kadar bitirmek zorundayız. | We have to finish this project by Friday. |
Sınav için çok çalışmak zorunda. | She has to study hard for the exam. |
Bu sabah erken ayrılmak zorunda. | He has to leave early this morning. |
Faturalarını zamanında ödemek zorundalar. | They have to pay their bills on time. |
Kütüphanede sessiz olmak zorundasınız. | You have to be quiet in the library. |
Uçak biletlerimizi yakında ayırttırmak zorundayız. | We have to book our flights soon. |
Onlar toplantıya katılmak zorundalar. | They have to attend the meeting. |
O(Ayşe) ,davranışı için özür dilemek zorunda. | She has to apologize for her behavior. |
Ben onları takip edeceğim. | I’m going to follow them. |
Ben karar vermek zorundayım. | I have to decide. |
Ormanda birçok farklı türde çiçek var. | There are many different kinds of flowers in the forest. |