I worked ___ last month. / Geçen ay çok çalıştım. | a lot |
If you ___ a lot of money, would you buy a Mercedes? / Çok paran olsaydı, bir Mercedes alır mıydın? | had |
If it ___ so dark, … / Bu kadar karanlık olmasaydı, … | weren’t |
If I ___ in Turkey, … / Türkiye’de olmasaydım, … | weren’t |
If I weren’t in Turkey, I ___ out late at night. / Türkiye’de olmasaydım, gece geç saatlerde dışarı çıkabilirdim. | could go |
If I weren’t in Turkey, I ___ go out late at night. / Türkiye’de olmasaydım, gece geç saatlerde dışarı çıkabilirdim. | would be able to |
We talked about ___ Bitcoin. / Bitcoin satın almak hakkında konuştuk. | buying |
It is foolish ___ late. / Geç saatlere kadar uyumak aptalcadır. | to sleep |
I am going to ___ the bus at 2 PM. / Saat 14.00'te otobüse bineceğim. | get on |
I am going to ___ the bus at 2 PM. / Saat 14.00'te otobüsten ineceğim. | get off |
I take off my shoes ___ I come home. / Eve gelir gelmez ayakkabılarımı çıkarırım. | as soon as |
I hope ___ more books in 2025. / 2025 yılında daha fazla kitap okumayı umuyorum. | to read |
I ___ after the lesson. / Ders sonrası uyuyabilirim. | might sleep |
I don’t allow my son ___ breakfast. / Oğlumun kahvaltı hazırlamasına izin vermem. | TO PREPARE |
He made us ___. / Bizi bekletti. | wait |
I don’t want to make you ___. / Seni bekletmek istemiyorum. | wait |
Ali made Ayşe ___. / Ali, Ayşe'yi ağlattı. | cry |
___ to the cinema recently? / Son zamanlarda sinemaya gittin mi? | Have you been |
My mother ___ Saudi Arabia twice. / Annem Suudi Arabistan’a iki kez gitti. | has been to |
I ___ two times last year. / Geçen yıl iki kez tatil yaptım. | had vacation |
I ___ this book twice. / Bu kitabı iki kez okudum. | have read |
Someone ___ my bike. / Birisi bisikletimi çaldı. | has stolen |
My bike ____. / Bisikletim çalındı. (çalınmış durumda) | has been stolen |
My bike ____. / Bisikletim az önce çalındı. (tam şimdi çalınmış durumda) | has just been stolen |
My bike _____. / Bisikletim yakın zamanda çalındı. | has recently been stolen |
I ___ on LingQ for two months. / İki aydır LingQ’de okumadım. | haven’t read |
She made cookies for us____. / Bizim için ilk kez kurabiye yaptı. | for the first time |
I ___ smoking. / Sigara içmeyi bıraktım. | have quit |
___ in this new year were a little bit nervous. / Bu yeni yıldaki ilk anlarımız biraz gergindi. | Our first moments |
____ in Turkey are very high. / Türkiye'deki ev kiraları çok yüksek. | House rents |
____ from the minimum wage will not be enough. / Asgari ücretten kalan yetmeyecek. | What remains |
The inflation rate ____ for the month of December. / Aralık ayı enflasyon oranı açıklandı. | has been announced |
Our salaries are going to ___. / Maaşlarımız artacak. | increase |
We feel lucky compared to ___ the minimum wage. / Asgari ücret alan insanlara kıyasla kendimizi şanslı hissediyoruz. | people who get |
All calculations ___ in Euro. / Tüm hesaplamalar Euro üzerinden yapılır. | are made |
___ was high quality. / Aldığım şey yüksek kaliteliydi. | What I bought |
My daughter didn’t like ___ for her. / Kızım onun için aldığım şeyi beğenmedi. | what I bought |
New products ___ to the catalog every month. / Kataloğa her ay yeni ürünler ekleniyor. | are added |
The ___ yesterday is my uncle. / Dün arayan adam benim amcam. | man who called |
A new law ____ by the government. / Hükümet tarafından yeni bir yasa çıkarıldı. | has been introduced |
____ made me very happy. / Söylediğin şey beni çok mutlu etti. | What you said |
I know a ___ three languages. / Üç dil bilen bir doktor tanıyorum. | doctor who speaks |
____ right now is a clear plan. / Şu anda ihtiyacımız olan şey net bir plan. | What we need |
All the tasks ____ successfully. / Tüm görevler başarıyla tamamlandı. | have been completed |
This pen ___ in China. / Bu kalem Çin'de üretilmiştir. | has been produced |
This pen ___ in China last year. / Bu kalem Çin'de üretildi. | was produced |
My friend ___ to be a manager. / Arkadaşım yönetici olarak terfi etti. | has been promoted |
____ was bizarre. / İçtiğim şey garipti. | What I drank |
____ is delicious. / Şimdi içtiğim şey lezzetli. | What I have drunk |
You can swim, ____? / Yüzebiliyorsun, değil mi? | can’t you |
You didn’t break the glass, ___? / Bardağı kırmadın, değil mi? | did you |
You will finish this task, ___? / Bu görevi bitireceksin, değil mi? | won’t you |
Monica gave me a ____ from Cairo. / Monica bana Kahire'den bir iletişim bilgisi verdi. | contact |
____ with her, Monica provided me with a phone number. / Bana onunla iletişim kurmam için Monica bir telefon numarası verdi. | To help me get in touch |
___ speak with him clearly and confidently? / Onunla net ve kendimden emin bir şekilde konuşabilecek miyim? | Will I be able to |
He ___ some solutions for us. / Bizim için bazı çözümler önerdi. | suggested |
Three of my colleagues __ to quit their jobs. / Üç meslektaşım işten ayrılmayı planlıyor. | are planning |
They are going to ___. / İşten ayrılacaklar. | resign |
I ___ some duties in the lab for a long time. / Laboratuvarımda bazı görevleri uzun zamandır yerine getirmedim. | haven't performed |
I ____ a lot of things. / Birçok şeyi unutmuş olabilirim. | might have forgotten |
I ____ leaving the company. / Şirketten ayrılmayı hiç düşünmedim. | have never considered |
People ____ me questions. / İnsanlar bana sürekli sorular soruyor. | keep asking |
Sometimes we have managers ___ are difficult to work with and unfriendly. / Bazen çalışması zor ve dostça olmayan yöneticilerimiz oluyor. | who |
Two years ago, I ___ my computer at home. / İki yıl önce evde bilgisayarımı açardım. | used to start |
When I ___ the company late at night, it becomes a problem for me. / Gece geç saatlerde şirketten çıktığımda bu benim için bir sorun oluyor. | leave |
Finally, I ___ my problem. / Sonunda, sorunumu çözebildim. | could solve |
At last, I ___ my problem. / Nihayet, sorunumu çözdüm. | have solved |
Yesterday, I had ____ important to do. / Dün önemli bir işim vardı. | something |
Yesterday, I had something important ___. / Dün bitirmem gereken önemli bir işim vardı. | to finish |
I worked very ___ to complete the investigation. / Soruşturmayı tamamlamak için çok hızlı çalıştım. | quickly |
My son ____ come to my house. / Oğlum evime gelmesi gerekiyordu. | was supposed to |
I told him that I ____ any time. / Ona hiç zamanım olmadığını söyledim. | didn’t have |
She wanted ____ the job for her. / O, başkalarının işi yapmasını istedi. | others to do |
He completed the task ____. / Görevi başarıyla tamamladı. | successfully |
It ____ my responsibility. / Bu benim sorumluluğum değildi. | was not |
Huawei products ___ in China. / Huawei ürünleri Çin'de üretilir. | are made |
To help my colleagues ___ working, I create their schedules. / Meslektaşlarımın işe başlaması için programlarını oluşturuyorum. | start |
I ___ smoking. / Yakın zamanda sigarayı bıraktım. | have recently quit |
I ___ about this before. / Bunu daha önce hiç düşünmemiştim. | have never thought |
I’d like to work ___ a smaller company. / Daha küçük bir şirkette çalışmak isterim. | for |
My colleagues ___ me questions. / İş arkadaşlarım bana sürekli sorular soruyor. | keep asking |
I ___ breakfast before the lesson started. / Ders başlamadan önce kahvaltı yapıyordum. | was having |
___ a coffee. / Hadi bir kahve içelim. | Let’s grab |
It’s ___. / Ben ısmarlıyorum. | on me |
My manager ___ me after the lesson. / Müdürüm dersten sonra beni aramış olabilir. | might have called |
I ___ this before. / Bunu daha önce söylemiş olabilirim. | might have said |
I ___ this movie before. / Bu filmi daha önce izlemiş olabilirim. | might have watched |
Some employees are ___ every day. / Bazı çalışanlar her gün işe geç kalıyor. | late for work |
I have a ___ in Argentina. / Arjantin’de yaşayan bir arkadaşım var. | friend who lives |
Your car ___ now. / Araban şu anda tamir ediliyor. | is being fixed |
Last week, my phone ___, so I couldn’t call my mom. / Geçen hafta telefonum tamirdeydi, bu yüzden annemi arayamadım. | was being repaired |
This is the first time we ___ such an issue. / Böyle bir sorunu ilk kez yaşıyoruz. | have had |
I ___ be quicker. / Daha hızlı olmam gerekiyor. | am supposed to |
I ___ what the customer was complaining about. / Müşterinin ne hakkında şikayet ettiğini tam anlayamadım. | couldn’t quite understand |
I ___ you! / Seni anladım! | got |
We’re supposed to review ___ about in the meeting. / Toplantıda konuştuğumuz şeyleri gözden geçirmemiz gerekiyor. | what we talked |
We ____ review the problems we discussed in the meeting. / Toplantıda ele aldığımız sorunları gözden geçirmemiz gerekiyor. | are supposed to |
Can you come to the ___ dinner last week? / Geçen hafta akşam yemeği yediğimiz restorana gelebilir misin? | restaurant where we had |
___ was unacceptable. / Söylediği şey kabul edilemezdi. | What he said |
I want my colleague ___ more careful. / İş arkadaşımın daha dikkatli olmasını istiyorum. | to be |
I want my daughter ___ more careful. / Kızımın daha dikkatli olmasını istiyorum. | to be |
I want my husband ___ more careful. / Eşimin daha dikkatli olmasını istiyorum. | to be |
I want my daughter ____ more books. / Kızımın daha fazla kitap okumasını istiyorum. | to read |
Our machine ___. / Makinemiz bozuldu. (şimdi bozuk) | has broken down |
We ___ to solve this problem for two weeks. / Bu sorunu iki haftadır çözmeye çalışıyoruz. | have been trying |
When I stay at home, I ___. / Evde kaldığımda canım sıkılıyor. | get bored |
If he ___ me, I wouldn’t be able to work comfortably. / Bana yardım etmeseydi rahat çalışamazdım. | didn’t help |
Could you please send me the report _____? / Lütfen raporu günün sonuna kadar bana gönderebilir misin? | by the end of the day |
I appreciate your ____ to my email. / E-postama hızlı yanıt verdiğiniz için teşekkür ederim. | prompt response |
Let’s schedule a meeting to discuss this ___. / Bunu daha detaylı görüşmek için bir toplantı ayarlayalım. | further |
____ if you have any questions. / Herhangi bir sorunuz varsa lütfen bana bildirin. | Please let me know |
I _____ hearing from you soon. / Sizden yakında haber almayı umuyorum. | look forward to |
Thank you for your assistance _____. / Bu konudaki yardımınız için teşekkür ederim. | with this matter |
I ____ our appointment for tomorrow at 10 AM. / Yarın saat 10’da olan randevumuzu onaylamak istiyorum. | would like to confirm |
Could you _____ on the project status? / Projenin durumu hakkında bir güncelleme sağlayabilir misiniz? | provide an update |
I’m currently reviewing _____. / Gönderdiğiniz belgeleri şu anda inceliyorum. | the documents you sent |
Please ____ we discussed earlier. / Daha önce konuştuğumuz dosyaları ekte bulabilirsiniz. | find attached the files |
Thanks for _____ so quickly. / Hızlı bir şekilde geri döndüğünüz için teşekkürler. | getting back to me |
Let’s ____ to go over this. / Bunu gözden geçirmek için bir toplantı ayarlayalım. | set up a meeting |
"Let's ___ a quick break." / "Hızlı bir ara verelim." | take |
"Do you want to ____?" / "Bir kahve almayı ister misin?" | grab a coffee |
"Feel free to ___." / "Bacaklarınızı uzatmakta özgürsünüz." | stretch your legs |
"Let’s ___ in 10 minutes." / "10 dakika içinde tekrar toplanalım." | reconvene |
"I need a moment ____." / "Yenilenmek için bir dakikaya ihtiyacım var." | to recharge |
"___ a quick chat?" / "Kısa bir sohbet edelim mi?" | How about |
"Let’s ___ after the break." / "Ara verdikten sonra görüşelim." | catch up |
"Let’s ____ to network." / "Bu fırsatı değerlendirelim ve bağlantı kuralım." | take this opportunity |
"Let's ____." / "Başlayalım." | get started |
"Please ___." / "Lütfen oturun." | take a seat |
"Today’s agenda ___..." / "Bugünkü gündemimiz şunları içeriyor..." | includes |
"Does anyone have any ___ to the agenda?" / "Gündeme eklemek isteyen var mı?" | additions |
"Let’s ___ to the next item." / "Bir sonraki maddeye geçelim." | move on |
"Can you ___ that?" / "Bunu biraz daha açabilir misin?" | elaborate on |
"I ____ your point." / "Senin görüşüne katılıyorum." | agree with |
"Let’s ____ a five-minute break." / "Beş dakikalık bir ara verelim." | take |
"____, we have decided to..." / "Özetlemek gerekirse, şunları kararlaştırdık..." | To summarize |
It’s more ……………… to go to the gym with your friend. — Arkadaşınızla spor salonuna gitmek daha keyiflidir. | enjoyable |
We buy it from the ………………. . — Biz bunu fırından alıyoruz. | bakery |
They say it to ………………….. . — Bunu birbirlerine söylüyorlar. | each other |
One of our ……………… has 8 children. — Komşularımızdan birinin 8 çocuğu var. | neighbors |
……………. of the men has 4 kids. — Her adamın 4 çocuğu var. | Each |
The kids play ………………… our house. — Çocuklar evimizin önünde oynuyorlar. | in front of |
He got high …………………. . — Yüksek notlar aldı. | grades |
I’m ……………….. sensitive. — Duygusal olarak hassasım. | emotionally |
You can understand ……………………….. . — Başkalarının ne hissettiğini anlayabilirsiniz. | how others feel |
In some cases you need to be ………………… . — Bazı durumlarda duyarsız olmanız gerekir. | insensitive |
He acted ………………… when he heard the news. — Haberi duyduğunda kayıtsız kaldı. | indifferent |
You should be …………………….. . — Hoşgörülü olmalısınız. | tolerant |
He ……………….. into tears. — Gözyaşlarına boğuldu. | bursts |
I was thinking ……………… bad things. — Kötü şeyler düşünüyordum. | about |
I ………………… when I’m cooking. — Yemek yaparken çok fazla düşünüyorum. | overthink |
I ………………… myself with negative thoughts. — Kendimi olumsuz düşüncelerle işkenceye sokuyorum. | torture |
I can’t ……………… thinking about bad things when I’m cooking. — Yemek yaparken aklıma kötü şeyler geliyor. | help |
She is my favorite …………………. . — O benim en sevdiğim yazardır. | author |
I ………………. read her books before. — Daha önce kitaplarını okumadım. | haven’t |
She ………………. with her driver. — Şoförüne aşık oluyor. | falls in love |
Are you asking ……………….. the series? — Dizi hakkında mı soruyorsunuz? | about |
I had a new ……………….. in my job. — İşyerimde yeni bir görevim vardı. | position |
I paid for it …………………. . — Ben kendim ödedim. | by my own |
There weren’t enough ……………….. for the class. — Sınıfa yeterli sayıda başvuru olmadı. | applicants |
Not all of them were ……………………. . — Bunların hepsi göçmen değildi. | immigrants |
You can ………………….. with them easily. — Onlarla kolayca iletişim kurabilirsiniz. | communicate |
…………………… relatives immigrated to Europe. — Akrabalarımızın bir kısmı Avrupa'ya göç etti. | Some of our |
They’re always ……………….. on others for communicating. — İletişim için her zaman başkalarına bağımlıdırlar. | dependant |
They live in ………………….. . — Onlar Hollanda'da yaşıyorlar. | Netherlands |
She is learning …………………. . — O, Hollandaca öğreniyor. | Dutch |
I have never seen someone …………………. me who could speak French. — Çevremde Fransızca konuşabilen birini görmedim. | around |
It ………………… raining since yesterday. — Dünden beri yağmur yağıyor. | has been |
It has been raining …………….. yesterday. — Dünden beri yağmur yağıyor. | since |
GaziAntep is famous ………….. having great pistachios. — GaziAntep fıstığıyla meşhurdur. | for |
GaziAntep is famous for having great ………………. . — GaziAntep fıstığıyla meşhurdur. | pistachios |
Turkey is ……………….. by 3 seas. — Türkiye 3 denizle çevrilidir. | surrounded |
I talked ………….. my friend who lives in Denmark. — Danimarka'da yaşayan arkadaşımla konuştum. | to |
I was at Taksim ……………… last month. — Geçtiğimiz ay Taksim Meydanı'ndaydım. | square |
There are many ………………… in Istanbul. — İstanbul'da çok sayıda göçmen var.İstanbul'da çok sayıda göçmen var. | immigrants |
An Afghan man ………………. a girl in Turkey. — Afgan bir adam Türkiye'de bir kızı öldürdü. | killed |
There are many ………………… immigrants in Turkey. — Türkiye'de çok sayıda kaçak göçmen var. | illegal |
Iranian people are ……………………… . — İran halkı şefkatlidir. | affectionate |
I am not sure ____ my son will choose. / Oğlumun seçeceği kızın nasıl biri olacağı konusunda emin değilim. | what type of a girl |
I am ____ about my son’s future wife. / Oğlumun gelecekteki eşi hakkında endişeliyim. | concerned |
I want ___ married. / Onun evlenmesini istiyorum. | him to get |
If he doesn’t ____, I would feel sad. / Eğer evlenmezse, üzülürüm. | get married |
She ____ my friend for thirty years. / O, otuz yıldır arkadaşım. | has been |
She has been my friend ___. / O, 1995'ten beri arkadaşım. | since 1995 |
I ___ him to marry someone from the southeastern part of Turkey. / Onun Güneydoğu Türkiye'den biriyle evlenmesini tercih etmem. | wouldn’t prefer |
We are not going to ___ him when he wants to get married. / Evlenmek istediğinde ona hayır demeyeceğiz. | refuse |
We ___ his decision. / Kararına saygı göstereceğiz. | will respect |
People ___ women based on their appearance. / İnsanlar kadınları genellikle dış görünüşlerine göre yargılarlar. | tend to judge |
When people see a woman ___ her body, they think she has high morals. / İnsanlar bir kadının vücudunu kapattığını gördüklerinde, onun yüksek ahlaka sahip olduğunu düşünürler. | covering |
This is a very misguided ___. / Bu çok yanlış bir bakış açısıdır. | perspective |
There are no issues in professional relationships; ___, there are some problems in personal relationships. / Profesyonel ilişkilerde sorun yok; ancak kişisel ilişkilerde bazı problemler var. | however |
Some men ___ for women. / Bazı erkekler kadınların hayatını zorlaştırıyorlar. | make life difficult |
There are also negative ____ regarding women's rights in European countries. / Avrupa ülkelerinde kadın haklarıyla ilgili de olumsuz olaylar var. | incidents |
She says she ___ any news about murdered women in Bulgaria. / O, Bulgaristan'da öldürülen kadınlarla ilgili hiçbir haber duymadığını söylüyor. | has never heard |