it's your turn to dry the plates! | tabakları kurulama sırası sende! |
i am thirty four | otuz dört yaşındayım |
there was no one you knew | senin tanıdığın kimse yoktu |
lawn mower | çim biçme makinesi |
criminal law | ceza kanunu |
and so on | falan filan |
please | N'olur |
i'm hungry like a wolf | kurt gibi açım |
never mind | boş ver |
i became a tree from waiting | beklemekten ağaç oldum |
my head is swollen | Başım şişti |
i was trying not to laugh | gülmemeye çalışıyordum |
seasickness | deniz tutması |
raise a glass | kadeh kaldırmak |
we should get off soon! | Birazdan inmeliyiz! |
i don't know exactly | Tam bilemiyorum |
depends on the weather | havaya göre değişir |
Her plan did not work against him | planı, ona karşı tutmadı. |
we came up with a great plan with Selin | Biz Selin'le süper bir plan yaptık |
may i know the price? (its price) | Fiyatını öğrenebilir miyim? |
can't you make a discount? | bir indirim yapamaz mısınız? |
don't do it | Yapma ya |
oh, wait | Aman dur |
that's cool dude (thanks, bye) | Eyvallah |
Wow (amazing) | Vay be |
don't do this to me, man! | Yapma bunu bana abi! |
do as you wish | Sen bilirsin |
can i sit next to you? | Yanınıza oturabilir miyim? |
okay, how much will you give me, brother? | Tamam, ne kadar verirsin abi? |
brother, do me a favor | Abi bana bir güzellik yap. |
you can not give shape to clean hair | Temiz saça şekil veremezsin. |
i ordered the meal by credit card since i had no cash left | Nakit param kalmadığından yemeği kredi kartıyla sipariş ettim. |
**** off | Siktir git! |
get out! | Defol! |
will you give it to me for half price? | Yarı fiyatına verir misin? |
how much does this cost at a discount? | Bunun indirimli fiyatı ne kadar? |
this product is 50 percent off | Bu ürün yüzde elli indirimli. |
we have a 30 percent discount on smartphones | Akıllı telefonlarda yüzde otuz indirimimiz var. |
For those that buy two electronics products, the third one is a gift | İki elektronik ürün alana üçüncüsü hediye. |
he's told me a lot about you | O senden çok bahsetti |
what day is it today? | Bugün günlerden ne? |
it seems closing hours have changed | Kapanış saatleri değişmiş |
Everywhere is snow-white! | Her yer bembeyaz! |
babysitter | çocuk bakıcısı |
What building is this? | bu ne binası? |
The postman's job is fun | postacılık zevkli |
Do you have any other wishes? | Başka bir isteğiniz var mı? |
It'll be here around 5:00. | Saat beş gibi gelmiş olacak. |
you take my order. | Siz siparişimi ayırın |
When will he/she/it be back? | Ne zaman tekrar gelmiş olur? |
deli counter | meze reyonu |
Your order? / your request? | Siparişiniz? / İsteğiniz? |
Meatballs made of lamb meat are very delicious. | Kuzu etinden köfte çok lezzetlidir. |
baby's birth weight | Bebeğin doğum ağırlığı |
I am allergic to cheese | Peynire alerjim var |
to have a crush | abayı yakmış olmak |
one hundred thousand | yüz bin |
medium size | orta boy |
pointed pepper | sivri biber |
we need medium sized eggs | Bize orta boy yumurta gerek |
He doesn't like parsley at all. | Maydanozdan hiç hoşlanmaz. |
Add 8 tablespoons of sugar and mix. | Sekiz yemek kaşığı şeker ekleyip karıştırın. |
Excuse me, can I take your picture? | Affedersiniz, fotoğrafınızı çekebilir miyim? |
Five heads of lettuce | beş baş marul |
seven balls of ice cream | yedi top dondurma |
two cloves of garlic | iki diş sarımsak |
a pinch of black pepper | bir tutam karabiber |
cut the potatoes into cubes and put them in the oven | Patatesleri küp küp doğra ve fırına ver |
Put lemon juice on the peeled apples so they don't go black. | Soyulan elmalara limon suyu sür ki kararmasınlar. |
i am the oldest (of all) | Ben en büyükleriyim |
I'm inside | içerideyimdir |
he cannot find a job even though he has finished university. | O, universite bitirdiği halde iş bulamiyor. |
He finished the university. Despite this, he can't find a job. | o, universite bitirdi. Buna rağmen iş bulamiyor. |
Apply lemon juice to peeled apples SO THAT they don't darken. | Soyulan elmalara limon suyu sür ki kararmasınlar. |
in a short time | kısa bir zamanda |
It's going to drizzle a bit tomorrow | Yarın biraz çiseleyecekmiş |
She doesn't like eating too much sweets | Fazla tatlı yemeyi sevmiyor. |
I am thinking about not eating any more sweets. | Artık tatlı yememeyi düşünüyorum. |
Kızılırmak is the longest river | En uzun nehri Kızılırmak |
I like this chocolate the most. | En çok bu çikolatayı seviyorum |
You must write at least three pages. | En az üç sayfa yazmalısın. |
at most | en fazla |
You can write ten pages at most. | En fazla on sayfa yazabilirsin |
Do you know which one is the biggest? | En büyük hangisi biliyor musun? |
Energy is a power that can be used | Enerji kullanılabilen güçtür |
Depends on technology | teknolojiye bağlıdır |
30 times faster | otuz kat daha hızlı |
in a big scale | büyük ölçüde |
She doesn't like eating too much sweets | Fazla tatlı yemeyi sevmiyor. |
I am thinking about not eating any more sweets. | Artık tatlı yememeyi düşünüyorum. |
Let me know before you go. | Gitmeden önce haber ver. |
Merve is beautiful. Sevgi is more beautiful. But I am the most beautiful! | Merve güzel. Sevgi daha güzel. Ama en güzeli benim! |
Kızılırmak is the longest river | En uzun nehri Kızılırmak |
I like this chocolate the most. | En çok bu çikolatayı seviyorum |
You must write at least three pages. | En az üç sayfa yazmalısın. |
At most is | en fazla |
You can write ten pages at most. | En fazla on sayfa yazabilirsin |
Do you know which one is the biggest? | En büyük hangisi biliyor musun? |
....are caused by inequality. | eşitsizlikten ortaya çıkar |
does not make fun | eğlenceli olmuyor |
Will I be honoured to talk with you today? | Bugün seninle konuşma şerefine nail olacak mıyım? |
Yes. So is the bathroom. | Aynen. Banyo da öyle. |
he loves Turkey | Türkiye'yi seviyor. |
benefits of drinking water | Su içmenin faydaları |
harms of smoking | sigara içmenin zararları |
For the job interview | İş görüşmesi için |
to be interested in | Bir şeye ilgi duymak |
feels interest to trade | ticarete ilgi duyuyor |
To be interested in sth | bir şey ile ilgilenmek |
As soon as I am 60 I will stop working | 60 olur olmaz çalışmaya son vereceğim |
As far as I know he is unemployed | Bildiğim kadarıyla, o işsiz. |
The only thing I can cook is pasta | Tek pişirebildiğim şey makarna |
some (certain (people - in questions)) | kimi |
some | bazı |
no (any, not a single) | hiçbir |
a few | birkaç |
a number of | birtakım |
amount | miktar |
certain amount | bir miktar |
portion | kısım |
a part | bir kısım |
many (a lot of) | birçok |
most | çoğu |
little (few, not enough) | az |
much (many, too much, too many) | fazla |
any (whatsoever), whatever, whichever | herhangi |
any | herhangi bir |
this much (this many) | bu kadar |
this much | bu kadar |
so much, so many | o kadar |
a lot | bir sürü |
most people are dead | çoğu insan öldü |
some kids are very smart | bazı çocuklar çok akıllı |
several football players ran | birkaç futbolcu koştu |
what will you do with so many books | o kadar kitap ile ne yapacaksın |
no woman is late | hiçbir kadın geç kalmadı |
there is an amount of chocolate in the cake | pastada bir miktar çikolata var |
running is not as healthy as swimming | Koşmak yüzmek kadar sağlıklı değil |
i invited (lit. called) the neighbours to the house | Komşuları eve çağırdım |
Weren't we together yesterday? | Dün birlikte değil miydik? |
to make a living | geçimini sağlamak |
I want to enrol for a master's degree | Yüksek lisans kaydı yaptırmak istiyorum |
electoral fraud | seçim hilesi |
public opinion research | kamuoyu araştırması |
i like your sense of humor! | Senin mizah anlayışını beğeniyorum! |
thumbs up | başparmak yukarı |
double bed | iki kişilik yatak |
how old are you? | kaç yaşındasın? |
five star hotel | beş yıldızlı otel |
travel agency | seyahat acentesi |
gravity | yer çekimi |
midnight | gece yarısı |
it's twenty past ten | Saat onu yirmi geçiyor |
valuables | değerli eşyalar |
according to me | bana göre |
i hope you will be satisfied using it | güle güle kullanın |
is there any other color of this jeans? | Bu kotun başka rengi var mı? |
have a good trip | iyi yolculuklar |
have a good year | iyi seneler |
right-wing party | sağcı parti |
main course | ana yemek |
it was nice to see you | Seni görmek güzeldi. |
I have to run | kaçmam lazım |
exclamation mark | ünlem işareti |
question mark | soru işareti |
introvert | içine kapanık |
extrovert | dışa dönük |
Can we have a bottle of wine with the meal? | Yemekle birlikte bir şişe şarap alabilir miyiz? |
Does it contain meat? | Et içeriyor mu? |
nuts | kabuklu yemişler |
Do you have any dessert? | Hiç tatlı var mı? |
Is there a meal we can share? | Paylaşabileceğimiz bir yemek var mı? |
My parents don't work anymore, they're retired. | Annemle babam artık çalışmıyorlar, emekli oldular |
Is it due on Saturday? | Cumartesiye mi yapılacak? |
From one to 10 | Birden ona kadar |
my stomach is full | karnım tok |
Sea bream was not attractive at all | çupra hiç çekici gelmedi |
I'll try to catch the lesson | derse yetişmeye çalışacağım |
i need your advice | tavsiyene ihtiyacım var |
Where are your products on sale? | indirimdeki ürünleriniz ne tarafta? |
I wonder how much do I owe you? | Borcum ne kadar acaba? |
From what time until what time are you open? | Kaçtan kaça kadar açıksınız? |
boiling water | kaynar su |
1. The closed curve formed by the set of points on the same distance and plane from a fixed point called the center. 2. The perimeter of solid objects formed in this form | 1. Merkez denilen sabit bir noktadan aynı uzaklık ve düzlemdeki noktalar kümesinin oluşturduğu kapalı eğri.
2. Bu biçime getirilmiş katı cisimlerin çevresi |
wifi router | wifi yönlendirici |
My laptop can connect to the internet using wifi when it is available | Benim dizüstü bilgisayarım mevcut olduğunda internete wifi kullanarak bağlanabiliyor |
set of points | noktalar kümesi |
they played in Serbian | Sırpça oynadılar |
Open the railing just before landing. | Korkuluğu inmeden hemen önce açın. |
Made in Turkey | Türkiye'de üretilmiştir |
call me on the specified date | belirtilen tarihte beni ara |
The sentence for sale to those under 18 is prison | 18 yaşını doldurmayanlara satışının cezası hapistir |
Cigaretes are the biggest cause of stroke. Just one stroke can leave you helpless | Sigara en büyük inme nedenidir. Sadece bir inme sizi çaresiz bırakabilir |
imprisonment | hapis cezası |
A storm is expected | Fırtına bekleniyormuş |
We came from the earth, we'll go to the earth. The important thing is not to get muddy. | Topraktan geldik toprağa gideceğiz. Mühim olan, çamurlaşmamak |
over 5 years | 5 yıldan fazla |
He continues activities from where they left off... | O etkinlikleri kaldığı yerden devam ediyor… |
household appliances | ev gereçleri |
Can I stand it? | Buna dayanabilir miyim? |