yanlış dosyalamak | to misfile a collection |
tahmin etmek/öngörmek | to predict the World War |
yeniden keşfetmek | to rediscover the letters |
kasıtlı olarak | intentionally |
(kazayla) | I fell by accident. (accidentally) |
barış gücü | Unite Nations Peacekeeping |
acil durum | emergency service (emergency) |
ortaya çıkmak | the UN emerged after WW 2 (to emerge) |
- dan, -den | this furniture is made out of wood. (out of) |
tahmin/öngörü | I don't have any predictions for this word. (predictions) |
(müdahale/araya girmek) | The UN intervened the fight. (intervention) |
başarılar | Bayern Munich has many accomplishments. |
kesin/tam olarak | precise moment |
olağanüstü/ sıradışı | extraordinary coronavirus days |
sınıflandırmak | to classify |
görselleştirmek | to visualise |
yinelenen / aynısı | a duplicate question |
fark etmek | She didn't notice me. |
entegre olmak / iç içe geçmek | Turks in Europe will never intergate |
böylece | Thus |
çok yönlü | versatile writer (versatile) |
ortaya çıkmak | "to turn up" suddenly |
bakmak, aramak, sözlükte aramak | "look up" your dictionary |
arabayla uzaklaşmak | to "drive away" after the theft |
aniden ortaya çıkıvermek, yırtık dondan çıkar gibi çıkıvermek | "pop out" advertisements |
çağırmak | CALL OUT |
vurgu | "emphasis" on |
anayasa | Turkish "constitution" |
"inanç" | "belief" system |
tavsiye etmek | to recommend |
vazgeçilmez | indispensible |
karıştırmak, başlamak | to stir |
açığa çıkarmak, salınım yapmak | Flowers "release" oxygen |
var olmak | No animal "exists" here. |
varoluş | existence |
imha | destruction |
yaşanılabilir | "habitable" planet |
görünmek, meydana çıkmak | to appear |
tehdit etmek | you cannot "threaten" me |
bir şey olmak, ona dönüşmek | to "become" an academician |
bereketli" | "fertile" land |
"sulama" | "irrigation" system |
kuraklık | severe "drought" |
yeteri kadar | adequately |
tedarik etmek | to supply with |
yatkın | "susceptible" to destruction |
köylü | peasant |
yemek pişirmek | to cook a meal |
merdivenler | stairs |
ecnebi | foreign |
uçurtma uçurmak | to fly a kite |
iki kez | twice |
ikiz erkek kardeşler | twin brothers |
bir kez / when | once / once=when |
neredeyse, yaklaşık | almost |
bir kapıyı "çalmak" | to "knock on" a door |
başlama vuruşu | kick off |
iptal etmek | to call off |
birini tekmelemek | to kick someone |
tehlikeli köpeklerden kaçmak | to run away from dangerous dogs |
devam etmek | to move on |
yakınlardaki | nearby |
sth yapmaya çalışmak | to try to do sth |
ileri geri | back and forth |
bile, hatta (eşit) | even |
incinmek için | to get hurt |
meslektaşlar | colleagues at the office |
olay | incident |
tesadüfen | incidentally |
devralmak, el koymak, ele geçirmek | to take over |
kırsal | rural area |
yardımcısı | sherrif's deputy |
nedeniyle | due to (+isim) |
acımasız, saldırgan | vicious |
geri çekilmek | to retreat from dogs |
ikna etmek | to convince his fiancee to marriage |
inatçı | stubborn goat |
birisine aşık olmak | to fall in love with sb |
sermaye | capital |
son derece | profoundly |
özellikle, hususiyetle | I like particularly banana |
bileşen | components of globalisation |
tıpkı gibi | just as |
oldukça | remarkably |
maruz kalmak | to be subject to |
anlaşma | deal |
geçinmek | to make a living |
yerine | instead |
tv izlemek yerine | instead of + Ving /Instead of watching TV, |
sakıncası yoksa | if you don't mind |
özür dilemek | you must apologise her |
keşke | if only |
olsa bile | even if |
bakmak | skin "care" |
ölmek için mükemmel bir gün | a perfect day to die |
tembel | lazy animal |
elinden gelenin en iyisini yapmak | to do one's best |
sığ | a shallow lake |