SEARCH
You are in browse mode. You must login to use MEMORY

   Log in to start

Bilge's English Vocabulary


🇹🇷  »  🇬🇧
Learn English From Turkish
Created:
Bilge's English Vocabulary


Public


0 / 5  (0 ratings)



» To start learning, click login

1 / 25

🇹🇷


Bir polis kontrol noktası vardı.
🇬🇧


There was a Police Control Point.

Practice Known Questions

Stay up to date with your due questions

Complete 5 questions to enable practice

Exams

Exam: Test your skills

Test your skills in exam mode

Learn New Questions

Dynamic Modes

SmartIntelligent mix of all modes

Manual Mode [BETA]

The course owner has not enabled manual mode
Specific modes

Learn with flashcards
multiple choiceMultiple choice mode

Bilge's English Vocabulary - Leaderboard

0 users have completed this course. Be the first!

No users have played this course yet, be the first


Bilge's English Vocabulary - Details

Levels:

Questions:

342 questions
🇹🇷🇬🇧
Bir polis kontrol noktası vardı.
There was a Police Control Point.
Yusuf Bey'i eve bırakmak zorunda kaldım.
I had to drop Mr. Yusuf home.
Yusuf Bey'i evine bırakmak zorunda kaldım.
I had to give Mr. Yusuf a lift to his house.
Ben göçmenim.
I am immigrant.
Bana trafik ceza kestiler.
They gave me a traffic ticket.
İçecek suyumuz yok.
We don't have have any water to drink.
Çalar saatimi erken kalkmak için ayarladım.
I set my alarm clock to get up early.
Kilo vermek için su içiyorum.
I drink water to lose weight.
Ekmek almaya gittim.
I went out to buy bread.
Okula gitmek için otobüse biniyorum.
To go to school, I take a bus.
Para kazanmak için çalışmalıyım.
To earn money, I should work.
Biraz ekmek almak için süpermarkete gittim.
To buy some bread, I went to the supermarket.
Anneme yardım etmek için salata hazırladım.
To help my mother, I prepared the salad.
Cep telefonumu arkadaşlarla konuşmak için kullanıyorum.
I use my mobile phone to speak with friends.
Kuyumcu
Jeweller
Ortak arkadaş
Common friend
Tekliflerini reddettim.
I refused their offer.
Erken kalkmak zorunda kaldım.
I had to get up early.
Bir ay sürdü.
It took one month.
Bir ay daha
One month more
Bir hamburger daha yemek isterim.
I want to eat one hamburger more.
Sözleşmemiz yoktu.
We didn't have a contract.
Bir sözleşmem olması zorunluydu.
I had to have a contract.
Daha sonra ödeyebilirsin.
You can pay later.
Toptancı
Wholeseller
Bu ürünü bekliyoruz.
We are waiting for this product.
Tamam
Allright
Burada kaldım.
I stayed here.
Geçimimi sağlamak için gitmek zorundayım.
I have to go to make my living.
Para kazanmak için gitmek zorundayım.
I have to go to earn money.
Evde çalıştım.
I worked at home.
Evden çalıştım.
I worked from home.
Onlar için
For them
Cumartesi günü
On Saturday
Cumartesi günü 2 çocuğa baktım.
I looked after 2 children on Saturday.
Çok yorulmuştum.
I was exhausted.
Bebek her iki saatte bir uyanır.
The baby wakes up every two hours.
Bebek her iki saatte bir uyandı.
The baby woke up every two hours.
Saat altıda
At six o'clock
Hepimiz.
All of us
Bebeği hep kucağımda taşımak zorunda kaldım.
I always had to carry the baby in my lap.
Gün boyunca
During the day
Bir çamaşır makinam yok.
I don't have a washing machine.
İnsanların evlerinde çamaşır makinesi yok.
People don't have washing machines in homes.
Pazar günü yorucuydu.
Sunday was tiring.
İngilizceyi biraz konuşabilirim.
I can speak English a little bit.
Sadece bir an
Just a moment
Sadece bir saniye
Just a second
Bu koltuk dolu mu?
Is this seat taken?
Bu koltuk ayrılmış mı?
Is this seat reserved?
Bu koltuk boş mu?
Is this seat free?
Alkolsüz içecekler
Alcohol-free drinks
Şekersiz kola
Sugar-free coke
Tren yoluculuğum iki saat sürdü.
My train ride took two hours.
In-bin
Get on - get off
Her zaman olur.
It always happens.
Otobüste yerime oturdum.
I took my seat on the bus.
Bir Fransız bana yaklaştı.
A French person approached me.
Birlikte değil
Not together
Akşam yemeği yedik.
We had dinner.
Trene ters yönde oturdum.
I sat on the train in the opposite direction.
Ters yön
The reverse direction
Biraz çikolata yedim.
I had some chocolate.
Midem bulandı.
I'm nauseous.
Bu daha kolaydır.
This is easier.
Arkadaşıma kızdım.
I got angry with my friend.
Uyumanı istiyorum.
I want you to sleep.
Gelmeni istiyorum.
I want you to come.
Kardeşimin koşmasını istiyorum.
I want MY BROTHER to run.
Benden ne yapmamı istersiniz?
What do you want ME to do?
Babamın ne yapmasını istiyorsun?
What do you want MY FATHER to do?
Elsa'yı izlemesini istemiyoruz.
We don’t want her to watch Elsa.
Evraklarımı göndermemi istediler.
They wanted ME to submit my paperwork.
Aliden'ın evraklarını göndermesini istediler.
They wanted ALİ to submit his paperwork.
Öğrencilerimin kitap okumasını istiyorum.
I want my students to read books.
Öğrencilerimin birçok şey öğrenmesini istiyorum.
I want my students to learn many things.
Telefonu yüzüne kapattım.
I hung up the phone.
Bu tür davranışlardan rahatsızım.
I am annoyed by these kinds of behaviours.
Portekiz'de yaşayan bir arkadaşım var.
I have a friend who lives in Portugal.
Piyasalar işleten iki amcam var.
I have two uncles who run markets.
Çok iyi oynayabilen bir arkadaş
A friend who can play very well
Çok iyi oynaması gereken bir arkadaş
A friend who should play very well
Çok iyi oynayan bir arkadaş
A friend who played very well
Her gün oynayan bir arkadaş
A friend who plays every day
Her gün oynayan bir kadın
A woman who plays every day
Çeşmeyi kıran kişiyi tanımıyorum.
I don’t know the person who broke the fountain.
Bize parkta yardım eden kişiyi tanımıyorum.
I don’t know the person who helpED us in the park.
Bize parkta yardım eden polisi bilmiyorum.
I don’t know the policeman who helpED us in the park.
Gitar çalan bir çocuk var.
There is a child WHO plays the guitar.